a

“Masumiyet karinesi”nin tersten anlaşılmasına ilişkin yayımladığım çok eski tarihli olmayan bir yazıya şöyle başlamışım:

Bugüne kadar bu ülkede “masumiyet karinesi” kavramının tersten anlaşıldığına dair birkaç yazı yayımlamıştım. “Yeni gözaltılar” nedeniyle bu yöndeki kanaatim daha bir kuvvetlendi. Biliyorsunuz, bu karine “medeni” ülkelerin, yani “doğal durum”da yaşamayan dünyanın olmazsa olmazlarından birisidir. Bu dünyanın “a priori”si toplumu oluşturan bireylerin “masum” olduğunun ilanıdır.. Yani “Aksi ispat edilmedikçe herkes masumdur.” Çünkü “medeni” dünya tanımı gereği “masum olmayanlar”ın bir araya geldikleri dünya değildir. İnsanlar birbirlerinin “masum” olduklarını “a priori”, yani peşinen kabul ettikleri için “savaş”ın hakim olduğu “doğal durum”u terk etmiş ve medeni bir hayat tarzını benimsemişlerdir.
11/03/2012 Yeni Şafak Gazetesi – Kürşat Bumin

“Aksi ispat edilmedikçe her insan masumdur” ilkesinin tersinden okunması ise şöyledir: “Aksi ispat edilmedikçe hiç kimse masum değildir.” (!) Tersten okunan bu “ilke” de “doğal durum”un, “savaş”ın düsturudur.

Önceki gün Hazal Özvarış’ın Prof. Büşra Ersanlı ile (yazışma yoluyla) röportajını okurken “Masumiyet karinesinin tersten okunması”nının bir kere daha iyi bir örneği ile karşı karşıya olduğumuzu gördüm.

09/03/2012 Zeynep Oral – Cumhuriyet Gazetesi

TYS’NİN EMEKÇİ KADINLAR GÜNÜ BİLDİRİSİ PROF. BÜŞRA ERSANLI’DAN

Sevgili Okurlar,

Atina’yı yazmaya söz vermiştim, ama o biraz bekleyecek… Dünkü (8 Mart) gazetemiz beni öyle sevindirdi ki, bu coşkuyu sürdürmeye karar verdim. Önce bir girizgâh:

Bundan 10 yıl önce, 32 yıl kesintisiz çalıştığım Milliyet gazetesinden kovulduğumu internet aracılığıyla öğrendiğimde, günlerden 28 Şubat’tı… Aynı durumda üç kadın gazeteciydik: Duygu Asena, Nilgün Cerrahoğlu ve ben… 8 Mart’a birkaç gün kala meslektaşımız Şükran Soner’den bir telefon: Cumhuriyet gazetesi işini kaybetmiş kadın gazetecilere sayfalarını açacaktı… Bizleri görmeliydiniz! Sesimize, gözümüze, yüreğimize, zihnimize, tüm duygularımıza yeniden kavuşmuş gibiydik… Hiç unutmadım!

Bu yıl, “Cumhuriyet”in kadın çalışanları 8 Mart’ta, yazma olanağı ellerinden alınmış, malum nedenlerle işsiz kalmış, hapse tıkılmış kadın yazar ve gazetecilerden yazı istemeye karar verdik. Dün Ece Temelkuran’ın “Seni Bekliyor” başlıklı enfes yazısını okudunuz. Banu Güven, kadınlar günü nedeniyle çok yoğun; Nuray Mert, kararsızdı; Büşra Ersanlı, Ayşe Berktay, Zeynep Kuray’ın yazılarının elimize ulaşması ise hapishane koşulları nedeniyle biraz zaman alacak… Onları bekliyoruz:

08/03/2012 Büşra Ersanlı

Türkiye Yazarlar Sendikası’nın gelenekselleşen 8 Mart Emekçi Kadınlar Günü Bildirisi’ni bu yıl, altı aydır özgürlüğünden yoksun bir aydın yazdı.

8 MART BİLDİRİSİ / Prof Dr. Büşra Ersanlı

Yine, yeniden düşünüyoruz…

Doğuran kadın, emziren kadın, pişiren kadın, paylaştıran kadın, toplayan temizleyen kadın, hasta bakan, yaşlı bakan kadın, her şeyi zamanında yetiştiren kadın, onaran koruyan kadın, evdeki kayıtsız gizli emek üstüne tarlada da gizli emek veren kadın, fabrikada, okulda, iş yerinde düşük ücretle çalıştırılan kadın, biriktiren yine kadın ama…

07/03/2012 Hazal Özvarış-T24

128 gündür Bakırköy Kadın ve Çocuk Tutukevi’nde tutuklu bulunan Prof. Dr. Büşra Ersanlı ile mektup söyleşi:

İddianameyi beklerken 8 Mart Dünya Emekçi Kadınlar Günü’ne “Artık 5 koğuşa sığmıyoruz” dediği cezaevinde giren Prof. Ersanlı’nın t24.com.tr’ye verdiği cevapları birlikte okuyalım:

‘Canlı ve neşeliyim. Sebebi çok basit…’

– Sizinle görüşenler, “canlı ve neşeli” olduğunuzu dile getiriyor. Nasılsınız? Cezaevi günleriniz nasıl geçiyor?

Evet, canlı ve neşeliyim. Sebebi çok basit: Mağduriyet pozisyonunu sevmem. Düşünceli ve üzgün görüntü bazılarını üzer, bazılarını sevindirir. Beni sevenleri üzmek istemem, bana haksızlık yapanları da sevindirmek istemem. Çaresizlik hissi insanın çalışmasını ve eğlenmesini, hayattan zevk almasını önler. Benim direniş üslubum sürekli çaresizlikten uzak durmaktır.

Cezaevinde okuyorum, yazıyorum. Dışarıda okuma fırsatı bulamadıklarımı öncelikle okuyorum. Burada 28 kişiyiz. Haftada 2 gün siyaset bilimi dersleri veriyorum: Türkiye’de Siyasal Kültür, Siyasal Sistem ve Kadın, Siyasal İdeolojiLER…

2012 PEN Duygu Asena Ödülü, KCK davası kapsamında tutuklu bulunan iki önemli aydına, Ayşe Berktay ile Büşra Ersanlı’ya verildi

T24 – PEN Türkiye Merkezi Duygu Asena Ödülü, tutuklu bulunan Ayşe Berktay ile Büşra Ersanlı’ya verildi. PEN yöneticileri 8 Mart Dünya Emekçi Kadınlar Günü’nde Berktay ve Ersanlı’yı ziyaret edecekler. Ödül töreni ise tahliye edilmelerinden sonra gerçekleştirilecek.
06/03/2012 T24

2012 PEN Duygu Asena Ödülü, KCK davası kapsamında tutuklu bulunan iki önemli aydına, Ayşe Berktay ile Büşra Ersanlı’ya verildi.

03/03/2012 Bianet – Hazal Hürman

GITTürkiye ve Galatasaray Üniversitesi Siyaset Bilimi Bölümü’nün düzenlediği 4. Sosyal Bilimler ve İktidar toplantısının ikinci oturumu Prof. Ersanlı’nın akademik çalışmaları ve siyasi kimliğine ayrıldı.

Galatasaray Üniversitesi’nde Sosyal Bilimler ve İktidar toplantılarının dördüncüsü gerçekleştirildi.
Galatasaray Üniversitesi Siyaset Bilimi Bölümü ve Araştırma ve Öğretim Özgürlüğü Uluslararası Çalışma Grubu – Türkiye’nin (GİTTürkiye*) 2 Mart Cuma günü düzenlediği toplantının ikinci oturumu KCK davası kapsamında tutuklu bulunan Prof. Dr. Büşra Ersanlı’ya ayrıldı.
4. Sosyal Bilimler ve İktidar toplantısında üniversiteler ve özerklik, hukuk ve iktidar konuları ele alındı.
“Özgürlük, Özerklik, Üniversite” başlıklı oturumunda, Bilgi Üniversitesi’nden Doç. Dr. Ferda Keskin, iktidarın Yüksek Öğrenim Kurumu (YÖK) yönetmeliklerine dayanarak üniversitelerin nasıl hedef alındığını anlattı.

Bilgi Üniversitesi’nden Prof. Dr. Cemal Bali Akal, Galatasaray Üniversitesi’nden Dr. Gülşah Kurt ve Dr. Özgür Mumcu ve Marmara Üniversitesi’nden Araş. Gör. Eren Paydaş’ın konuşmacı olarak yer aldığı “Hukuk ve İktidar” başlıklı oturumda ise konuşmacılar ceza hukukunun polisleşmesi ve polisiyeleştirilmesi konusunu ve sanığı hakları olan bir özne olmaktan çıkaran “düşman ceza hukukunu” ele aldılar.
Toplantının son oturumunda ise Galatasary Üniversitesi öğretim üyesi Prof. Dr. Füsun Üstel ve Dr. Nesrin Uçarlar moderatörlüğünde katılımcılar, iktidarın akademiye yönelttiği baskıları ve bunlar karşısında ne gibi alanlar yaratılabileceğini tartıştı.

02/03/2012 Büşra Ersanlı GIT-Türkiye

Sosyal Bilimler ve İktidar Toplantıları’nın dördüncüsü 2 Mart 2012 Cuma günü Galatasaray Üniversitesi’nde düzenlendi. Toplantının Büşra Ersanlı ile ilgili oturumunun açılışında, Büşra hocanın bu buluşma için özel olarak kaleme aldığı metin okundu.

Metni burada da paylaşıyor ve Büşra hocanın en kısa zamanda aramızda olmasını diliyoruz.

Değerli Meslektaşlarım,

Sevgili Öğrenciler,

Bugün sizlerle birlikte olmayı çok isterdim ama biraz uzaktan, Bakırköy’den, Kadın ve Çocuk Tutukevi‘nden size düşüncelerimi iletebiliyorum.Burada benimle birlikte çok sayıda öğrenci de var. Buradaki öğrencilerle dersler yapıyoruz, akademik özgürlük ve bilimsel yaklaşım konularını tartışıyoruz. Hepimiz çokca kitap okuyoruz ve tabii ki bolca da düşünüyoruz.

28 Ekim 2011 günü beni gözaltına aldıklarında, TESEV’in yerelleşme dosyasını çalışıyordum. Bu dosya da benimle birlikte “delil” olarak alındı. İspanya Anayasası’nın konuyla ilgili bölümleri de “delil” oldu. İfade ve araştırma özgürlüğünün, yasal bir siyasi parti içinde anayasa çalışmalarına katkı sunma özgürlüğünün terör faaliyetleriyle ilişkili görülmesini hala hayretle karşılıyorum…