a

12/12/2011 – Aslı Aydıntaşbaş / Milliyet Gazetesi

Türkiye’nin Avrupa’daki destekçilerinden AB Parlamento Komisyon Başkanı Flautre, KCK operasyonunda gözaltına alınan Prof. Ersanlı’yı hapishanede ziyaret etti. Flautre tutuklamaların parlamentonun raporuna yansıyacağını söylüyor.

Hani Avrupa’da ara sıra demeç veren, mühim olduğunu bildiğimiz, ama isimlerini bir türlü tam ezberleyemediğimiz bir dizi siyasetçi var ya?
Helene Flautre onlardan biri değil.
Fransız parlamenter, Türkiye-AB Parlamento Komisyonu Başkanı; yani tanım itibariyle Avrupa Parlamentosu’ndaki işi, gücü “Türkiye meselesi” olan biri. Ankara için kritik bir isim.
Bu yüzden de Fransız vekilin kısa İstanbul gezisinde Cumartesi gününü Boğaz’da lüfer ve kış güneşinin tadını çıkarmak yerine Bakırköy’deki Kadın ve Çocuk Tutukevi’ni ziyaret ederek harcamayı seçmiş olması, başlı başına not edilmesi gereken bir durum.

‘İtibarımı iade etsinler’
Helene Flautre’ın Bakırköy’de ziyaret ettiği, KCK davasından tutuklanan Marmara Üniversitesi profesörü Büşra Ersanlı. Hapishanenin kütüphane sinde gerçekleşen görüşmede, Ersanlı Fransız parlamentere sormuş: “Ben bir akademisyenim. Burada ne işim var?”
Görüşmenin detaylarını, dün doğrudan Flautre’dan dinliyoruz. Ersanlı’nın moralsiz olmadığını, bol bol okuduğunu ve bilgisayarı olmadığı için her gün gelen yığınla mektuba el yazısıyla cevap vermeye çalıştığını anlatıyor.
Ersanlı Avrupalı vekile “yorgun” olmadığını ancak karşı karşıya kaldığım suçlamalardan “utandığını” anlatmış: “Bana itibarımı iade etmelerini istiyorum. Beni ille de PKK’yla ilişkilendirmek istiyorlar. Oysa ben PKK’lı olamam çünkü şiddete karşı biriyim.”

12/12/2011 Taraf Gazetesi

AB-Türkiye Karma Parlamento Komisyonu Eşbaşkanı Helene Flautre, AB’nin önümüzdeki aylarda KCK ve Terörle Mücadele Kanunu kapsamında tutuklanan siyasi mahkûmları gündemine daha fazla taşıyacağı sinyalini verdi.

12/12/2011 Muhalif Gazete

Türkiye’yi zor günler bekliyor.
Türkiye’nin Avrupa’daki destekçilerinden AB Parlamento Komisyon Başkanı Flautre, KCK operasyonunda gözaltına alınan Prof. Ersanlı’yı hapishanede ziyaret etti. Flautre tutuklamaların parlamentonun raporuna yansıyacağını söylüyor

Hani Avrupa’da ara sıra demeç veren, mühim olduğunu bildiğimiz, ama isimlerini bir türlü tam ezberleyemediğimiz bir dizi siyasetçi var ya?
Helene Flautre onlardan biri değil.
Fransız parlamenter, Türkiye-AB Parlamento Komisyonu Başkanı; yani tanım itibariyle Avrupa Parlamentosu’ndaki işi, gücü “Türkiye meselesi” olan biri. Ankara için kritik bir isim.
Bu yüzden de Fransız vekilin kısa İstanbul gezisinde Cumartesi gününü Boğaz’da lüfer ve kış güneşinin tadını çıkarmak yerine Bakırköy’deki Kadın ve Çocuk Tutukevi’ni ziyaret ederek harcamayı seçmiş olması, başlı başına not edilmesi gereken bir durum…

11/12/2011 – Zeynep Oral / Cumhuriyet Gazetesi

Eve gelirsin. Evde postanda bir mektup bulursun. Bakırköy Kadın ve Çocuk Tutukevi’nden. Benim canım “küçük Büşra’dan”, yani Prof. Büşra Ersanlı’dan… Üzeri Adalet Bakanlığı’ndan okundu ve sakıncası yoktur damgalı…
Yutarak okursun, içeriye dair haberleri:
“Yaşça en büyük benim… Çoğunluk 19-25 yaş arası… Mesleki açıdan da bayağı zenginiz: Birkaç emekçi, tekstil, bilgisayar, jimnastik hocası, aynı zamanda güzellik uzmanı, bir matematikçi ve birçok öğrenci: Güzel sanatlardan, biyoloji ve kamu yönetiminden…”
Herkesin ne çok okuduğunu; dil öğrendiklerini, eğitim yaptıklarını, yemeklerin kâh iyi kâh kötü olduğunu; kaloriferin havasını alacak anahtarı bir verseler daha iyi ısınabileceklerini… Ve mektubun sonunda “En çok neyi özlüyorsun?” sorusuna Büşra’nın verdiği yanıtı okursun…
“Hiç düşünmeden ‘Onur’ dedim. Evet en çok onurun, onurumun, onurumuzun iadesini istiyorum. Zaten özgürlük onurla birlikte yaşar. ‘Binlerce profesörden biri’ dediler ya bana, keşke öyle olsaydı. Türkiye’de özgür ve bilimsel araştırmaya çok imkân sağlansaydı da binlercesinden biri olsaydım. Ama gerçek şu ki, iyi yetişmiş, özgür düşünmeye alışmış insan çok az.”
O an, ah işte dersin, aradığım buydu! Ülkemde kimilerinin insanlık onuru yok sayılıyorsa, benimki de çiğneniyor demektir!
Haklısın Büşra, dersin kendi kendine “Özgürlük, onurla birlikte yaşar!”…
İçerde olmak değildir onursuzluk… Adaletsizliğe, haksızlığa, baskıya, zulme göz yummak, yaşananı yok saymak, susmak onursuzluktur. Onursuz insan asla özgür olamaz!
Verdiğin ders için bir kez daha teşekkürler sevgili Büşra!

11/12/2011 – Ayça Çubukçu / Guardian

Turkey claims to be a successful democracy, but for thousands of political protesters, it is anything but.

There is a growing disjuncture between those who promote modern-day Turkey as a democracy and those who experience Turkey as a land of arbitrary detentions, political repression and military destruction.

In the past two years, the Turkish state has imprisoned thousands of its citizens under the sweeping rubric of counter-terrorism operations. The recent wave of arbitrary detentions known as the KCK operations has cast such a wide net that participation in a single protest or petition could constitute evidence of an intention to commit terrorism – if not directly, then certainly by association.

Today, even relatively privileged academic colleagues in Turkey face the prospect of sharing the fate of Professor Büşra Ersanlı of Marmara University, whose detention in October 2011 as an alleged terrorist was proudly defended by the prime minister, Recep Tayyip Erdogan’s Justice and Development party (AKP).

10/12/2011 Sedat Ergin / Hürriyet Gazetesi

HAK VE ÖZGÜRLÜKLER İÇİN İYİLEŞME GEREKİYOR

Bu olumlu hava, konu iç gelişmelere gelince değişmeye başlıyor. Aslında iç konularda güvenlik güçleri üzerinde sivil otoritenin güçlendirilmesi, yargı reformu, din özgürlüğü gibi alanlarda sağlanan önemli gelişmelerden övgüyle söz edilip, yeni anayasa konusunda atılan ilk adımlardan duyulan memnuniyet ifade edildikten sonra şu görüşlere yer veriliyor:
“Konsey, Türkiye’yi özellikle ifade özgürlüğü alanında olmak üzere temel hak ve özgürlüklerin durumunu hem mevzuatta hem de uygulamada iyileştirmeye davet eder. Medya özgürlüğü üzerindeki sınırlamalar, yazarlar, gazeteciler, akademisyenler ve insan hakları savunucularını hedef alan çok sayıda dava ve sıkça karşılaşılan internet yasakları, ele alınmayı gerektiren ciddi kaygılar yaratmaktadır”.
Böyle bir bölümün ilk kez bir AB zirvesi metnine girdiği olgusunun altını çizelim. Yazarlara ve gazetecilere ek olarak akademisyen ve insan hakları savunucularına yapılan atıf son dönemde Prof. Büşra Ersanlı ve Ragıp Zarakolu gibi aydınların tutuklanmalarına dönük bir mesaj olarak da okunabilir…

01/12/2011
İstanbul’un çeşitli üniversitelerinden öğretim üyeleri, asistanlar, üniversite çalışanları ve öğrenciler KCK operasyonu kapsamında tutuklanan Marmara Üniversitesi öğretim üyesi Prof. Dr. Büşra Ersanlı ve muhalefet odaklarına karşı yürütülen operasyonlarda yaşanan tutuklamalar için neler yapılacağını konuştular. Ersanlı’nın doğum gününe denk gelen etkinlikte, toplantıya katılanlar Ersanlı’ya ulaştırılmak üzere kartlara çeşitli mesajlar yazdılar.

Eğitim Sen İstanbul Üniversiteler Şubesi, geçtiğimiz günlerde üniversite bileşenlerine yönelik bir mektup yayınlamış, Eğitim Sen üyesi Ersanlı’nın da doğum gününe denk gelen 30 Kasım gününde Türkiye’de yaşanan tutuklama süreçlerine ilişkin üniversite cephesinden nelerin yapılabileceğinin tartışılacağı bir toplantı çağrısı yapmıştı.

Yapılan çağrıda, Türkiye’de son dönemde yaşanan gelişmelerin kaygı ile izlendiği belirtilerek “Mevcut siyasi iktidarın, ‘tekçi’ bir rejimi adım adım inşa ettiğine dair kaygılar giderek yoğunlaşmakta. Kanun hükmünde kararnamelerle en basit demokratik mekanizmalardan azade kılınan düzenlemelerden, giderek pervasızlaşan tutuklama süreçlerine kadar bir dizi uygulama, ülkede boğucu bir hava yaratmakta. ‘Eski rejimi’ tasfiye edenler ‘yeni rejimin’ yeni ceberutları olarak karşımıza dikilmekte” ifadelerine yer verilmişti. Yayınlanan mektupta, “hiçbir sağlam ve tutarlı gerekçeye yaslanmadan gerçekleştirilen ve insanları en iyi ihtimalle altı aylığına içeride tutmaya yarayan gayrı-meşru tutuklamalar serisinin bir kez daha üniversitelere, düşün dünyasına” uzandığı kaydedilmiş ve Ersanlı ile yayıncı Ragıp Zarakolu’nun tutuklamalarına dikkat çekilmişti…

30/11/2011
Marmara Üniversitesi Siyaset Bilimi ve Uluslararası İlişkiler Bölümü öğretim üyeleri, meslektaşları Prof. Dr. Büşra Ersanlı’nın Kürdistan Topluluklar Birliği (KCK) operasyonları kapsamında tutuklanmasını kınadı. büşra Ersanlı’nın yaşgünü olması dolayısıyla bugün kamuoyuna duyurulan açıklamada “Meslektaşımız ve hocamız bugüne kadar hep barışa, demokrasiye, eşitliğe, toplumsal cinsiyet sorunlarına ve insan haklarına yaptığı vurguyla dikkat çekmiş ve şiddetin her türünün karşısında olmuştur” denildi.
Ersanlı’nın Türkiye, Balkanlar ve Avrasya coğrafyaları üzerine yaptığı çalışmalarla uluslararası bilim dünyasında seçkin bir yere sahip olduğunun belirtildiği mesajda şu sözlere yer verildi:
Marmara Üniversitesi’nden öğretim üyeleri, meslektaşları Büşra Ersanlı’nın tutukluluğunu, doğum gününde bir kez daha kınadı.

“Türkiye’de toplumsal barışa ulaşılması için çaba gösteren değerli bir akademisyenin hiçbir somut kanıta dayanmadan terör suçlusu muamelesine maruz kalması hukuka güveni zedelediği gibi düşünce ve ifade özgürlüğüne de darbe vurmuştur…

Bugün, Büşra Ersanlı’nın doğum günü. Marmara Üniversitesi’ndeki öğrencileri, Büşra hocalarının doğum gününü yazdıkları bir mektupla kutladılar:

“Hocam,
Bu mektup “eşit, kardeşçe bir yaşam” idealinizi paylaşan öğrencilerinizin size söylemek istediklerinin yazıya dökülmüş halidir. Güneşli bir dünyaya adadığınız yaşamınızda yeni bir yıla parmaklıklar arkasında giriyorsunuz; fakat şiirdeki gibi
“Hangi zorluğu
yenmemiş insanoğlu.
Hele taşıyorsa içinde
bu insanca sevgiyi.”
Sesimiz yankılansın koğuşunuzun duvarlarında, sesimiz çarpsın kapınızı kıranların yüzüne, sesiniz çoğalsın sesimizle; işlesin Türkiye halklarının yüreğine. Sesimizi susturmaya çalışıyorlar; haykırıyoruz “eşitliği, kardeşliği ve özgür düşünceyi.”
Sizi dört duvar arasına koyan zihniyet, sizin sesinizin ve ışığınızın duvarlarla engellenemeyeceğini hesaba katmadı. Biz buradayız ve gücünüz gücümüzdür.
O kadar aşikar ki sizin tutuklanmanız; hakim ve samimiyetsiz politikalara eklemlenmeyi reddeden akademisyenlerin ve öğrencilerin de içinde bulunduğu, sorunların adil çözümünde ısrarlı bütün muhaliflere iktidarın gönderdiği bir mektuptur.
Biz bu mektuba cevaben diyoruz ki; muhalefetin yargı mekanizmaları aracılığıyla sesinin kısıldığı, halkın insan olmanın verdiği en temel haklarından mahrum bırakıldığı, insanların korkutularak konuşamaz, düşünemez ve örgütlenmez hale getirilmeye çalışıldığı, iktidarın halklara rağmen olduğu bir toplumda var olmak bizim için artık dayanılmaz hale geldiğinden, bugünden sonra bedeli ne olursa olsun “özgür, eşit ve barış içinde bir dünya” idealimize daha sıkı sarılacağız.
Biz bu olanları izlerken nefes daraltıcı bir utanç duyuyoruz. İktidarın adaletine olan güvenimiziyse çoktan yitirdik. Çünkü görünen o ki onun adalet bildiği zulümdür.
Bu zulme karşı biz de diyoruz ki “Hayatı sadece kendimiz için yaşamıyoruz ve korkmuyoruz; hiçbir şeyden! Yarın bizim çünkü…”