a

Prof. Dr. Büşra Ersanlı’nın yasal bir siyasi partinin meşru faaliyetleri çerçevesinde oluşturulmuş siyaset akademisinde ders verdiği için tutuklanması sürecini esef ve kaygı ile izledik. Siyasi partilerin eğitim faaliyetleri siyaset kültürünü güçlendirmeye olduğu kadar, akademinin sözünü hayatla buluşturmaya olanak sağladığı için de vazgeçilmezdir. Büşra Hoca’nın tutuklanması toplumsal muhalefetin olgunlaşmasına ve üniversitenin sözünün hayatla buluşmasına olan tahammülsüzlüğün…

14/11/2011
Akademisyenlerden KCK tutuklularına cübbeli destek eylemi!
Aralarında aydın ve akademisyenlerin de bulunduğu çok sayıda ismin KCK adı altında düzenlenen operasyonda tutuklanmaları Boğaziçi Üniversitesi akademisyenleri tarafından protesto edildi.

70 dolayında akademisyen cübbeleriyle Güney Kampüs Öğrenci Merkezi önünde buluştu. Öğrencilerin de destek verdiği akademisyenler alkışlarla Kuzey Kampüs’teki kütüphane önüne kadar yürüdü. Yürüyüşte sık sık ‘Büşra Ersanlı onurumuzdur’ ve ‘susma sustukça sıra sana gelecek’ sloganları atıldı.

14/11/2011
Kumbara Sanat Merkezi ve Tutuklu Öğrencilerle Dayanışma İnisiyatifi, Cezayir Toplantı Salonu’nda “Bir politik araç olarak tutuklama” başlıklı bir panel düzenledi. 13 Kasım günü gerçekleştirilen panele Toplumsal Özgürlük Parti Girişimi’nden Oğuzhan Kayserilioğlu, BDP İstanbul Milletvekili Sebahat Tuncel, Radikal gazetesi yazarı Özgür Mumcu ve öğrenci Gençlik Sendikası (Genç-Sen) üyesi Julian Gözen katıldı. Panelin modertörlüğünü ise Kumbara Sanat Merkezi’nden Ahmet Saymadi yaptı.

14/11/2011 – Doğan Akın

Yaklaşık iki yıldır süren KCK (Kürdistan Topluluklar Birliği) operasyonlarında bazı isimlere yönelik suçlama ve tutuklamalar, Türkiye'deki geleneksel “anayasa fetişizminin” perdelediği yasal düzeydeki sorunları bir kez daha önümüze getirdi. Aslında KCK operasyonlarında tartışılan isimlerle sınırlı olmayan sorun, protesto hakkını kullanan üniversite öğrencilerinin, hidroelektrik santralleri protesto eden çevrecilerin ve bazı gazetecilerin “terör örgütü üyeliği” ile suçlanmalarına kadar uzanan geniş bir alanı kapsıyor…

13/11/2011
Türkiye’de devleti ve yeni “demokrasi”nin skandal nitelikteki karakterini anlamak için şiddet, siyaset ve yargının analizleri acilen gerekli.

Demokrasiye yeni kıskaç
Terörle Mücadele Yasası ve yargının bu yasayı yorumlamasına dair olan ikinci önemli soruna gelelim: Terör ve siyaset arasındaki ilişki yargı, medya ve neredeyse tüm entelektüeller tarafından çok sorunlu biçimde yorumlandığı için, siyaset alanı olağanüstü ölçüde daraltılıyor. Yeni “demokrasi”mizin siyasal özgürlük ve eşitlik taleplerini terör eylemi olarak tercüme etme süreci, üç temel mekanizma üzerinden gelişiyor. Birinci aşamada, terörizm, sadece politik araçlara ilişkin olarak değil, aynı zamanda politik amaçlara ilişkin bir olgu olarak tarif edilmeye başlanıyor.
Oysa terörizm, politik amaçlara dair bir tanım değil politik araçlara dair bir tanımdır. Yani yeni bir devlet kurmaya dönük politik amaç ile bunun için şiddeti aracı kılmak arasında açık fark var…

12/11/2011 – Ayşe Böhürler

Nedense bugünlerde Kemal Tahir’in “Kurt Kanunu” kitabının final sahnesi gözümün önünden gitmiyor.

Romanın kahramanı Emin; takip altındaki arkadaşının çaldığı kapıyı açıp açmamakta tereddüt eder, silah seslerini duyar ve büyük bir vicdan muhasebesinin ardından pişmanlıkla kapıyı ardına kadar açıp “Emin’i arayan arkadaş, ben buradayım” diye avazı çıktığı kadar bağırır.

Kemal Tahir’in Kurt Kanunu; 1926’lı yıllarda İzmir suikastı çerçevesinde yaşananların ama özünde Cumhuriyet’in hikâyesidir.

Ne yazık ki Cumhuriyet insan avına neden olan yaklaşımlarını bugün de devam ettiriyor.

Gün gelecek tanıdıklarımıza, dostlarımıza kapıyı açamayacak duruma biz de mi geleceğiz sorusu beynimi kemiriyor…

12/11/2011 – Ece Temelkuran

BEN düşünmedim, bir dostum söyledi. Aynen aktarıyorum: “Yeni Yıldırım Akbulut!”

Bu, yeni İçişleri Bakanımız İdris Naim Şahin için yapılan ve bence hayli isabetli olan bir tespit. Biliyorsunuz, İçişleri Bakanı’mız daha görevinin ilk döneminde Büşra Ersanlı’nın tutuklanmasının yarattığı tepkiye karşılık şöyle dedi: “Türkiye’de binlerce profesör var. Türkiye’deki bütün profesörler tutuklansa (bu tepkiyi) anlarım. Sadece bir tanesi tutuklandı.”

12/11/2011 – Hüseyin Ali

AKP hükümetinin 1990’lı yıllara dönüp dönmediği tartışılıyor. KCK tutuklamalarıyla demokratik siyasetin ortadan kaldırıldığı söyleniyor. İşte bu ortamda Ragıp Zarakolu ve Büşra Ersanlı’nın tutuklanmasıyla birlikte bir kısım liberalin eleştirileri hükümetin tepkisiyle karşılaştı. Doğrudan Başbakan, KCK tutuklamalarını eleştirenlere “ayağınızı denk alın” dedi. Bu eleştirilere devam ederseniz sizi defterden sileriz, denildi.