Tutukluluk dönemi

Türkiye’nin taleplerini taşıyacak bir kadın adayın varlığı erkek egemen, muhafazakar kültürde ve siyasette büyük bir kırılma yaratacaktır. Hem biliyoruz, yönetmek kadınlığın fıtratında var. Türkiye’de her yıl yüzlerce kadın erkeklerce katlediliyor. Parlamentolar arası kadın temsilinde Türkiye Adalet ve Kalkınma Partisi (AKP), Milliyetçi Hareket Partisi (MHP) ve Cumhuriyet Halk Partisi’nin (CHP) bıyıklı katkıları ile 91. sırada. Dünya…

Büşra Ersanlı’nın cezaevinde geçen dokuz ayını içeren kitabını okuduğumda onun dışarıdaki öğrencileri olarak geçirdiğimiz o dokuz ayı hatırlıyorum. Kitapla birlikte başa sarıp, ilk kez yazıyorum. Bulut Falı; Bir BDP’linin Cezaevi Tanıklığı.* Büşra Ersanlı’nın “KCK Davası” adı altında gözaltına alındığı 28 Ekim 2011’den 13 Temmuz 2012’ye dek cezaevinde geçirdiği zamana dair günlüğünden, gazete haberlerinden, mektuplardan oluşan…

05/08/2012 Radikal Gazetesi – Oral Çalışlar

40 yıl önceki cezaevi arkadaşım Büşra Ersanlı’yla bir Büyükada yolculuğu yaptık. Çantasından çıkardığı bu fotoğraflarla Bakırköy ve Silivri’deki kadın koğuşlarını anlattı…

Ersanlı ile 40 yıl önce aynı davadan tutuklu yargılanmıştık. 40 yıl sonra o yeniden 9 ay yattı. Çıktığında birlikte vapurla Büyükada’ya yolculuk yaptık. 40 yıl içindeki değişimi, cezaevlerini, kadınları, son tutukluluğunu konuştuk. Çantasından fotoğraflar çıkardı; birlikte hapis yattığı, yargılandığı kadınları anlattı. “Bu siyah giysilerle çektirdiğimiz fotoğraf 2 Temmuz Sivas olayını anmak, yasımızı belirtmek içindi. Bu resimde 6 Alevi var. Siyahlı protestoyu tüm BDP ’den (‘KCK’) tutuklu kadınlar birlikte yaptık.”

17/07/2012 Bianet – Melek Ulagay Taylan

Bizim arkadaşları görünce hemen soruyor: "Büşra Hoca'ya mı geldiniz?"
Bizimkiler "evet" deyince tahliyelere ne kadar çok sevindiğini anlatıyor. Konuşa konuşa Silivri'ye geliyorlar, genç adam parası olduğunu, hemen bir otobüse bineceğini heyecanla anlatıp, arkadaşlarla sarılıp onları öperek ayrılıyor.
Saat 21.00'de hava kararmaya başlıyor. Kürtler ufaktan türkülerle halaya duruyorlar. Türküler çok hüzünlü ve çok güzel. Kadınların başladığı halaya az sonra erkekler de katılıyor.
Serinlikle birlikte herkes diriliyor, daha on saat bekleyecek olsak, bekleriz. Bir Kürt ana endişeli bir yüzle yanıma yaklaşıyor, tahliye olacak oğlunu bekliyor. "Sakın vazgeçmeye kalkmasınlar" diyor. "Olmaz öyle şey" diyorum ama gözlerindeki endişe yok olmuyor.
Bekleyenler, tahliye olanlar için seviniyor, ama herkesinki buruk bir sevinç.
İçeride kalanlar ne olacak? Bundan sonraki duruşma 9 Ekim'de. İki buçuk ay!
Kadınlar daha önce kaldıkları Bakırköy Tutukevi'ne geri dönecekler. Orası kampüs değil, cezaevi. Bu sırada Bakırköy'de tutuklu bir BDP'linin (Barış ve Demokrasi Partisi) ablası arıyor beni Mersin'den. "Gözünüz aydın" diyor, ama onun kardeşi halen tutuklu. Hemen oracıkta karar veriyorum, bundan sonra kardeşinin ziyaretçisi ben olacağım.
Karanlık iyice bastırıyor. Kapıya yaklaşan her otomobilin farları uzaktan göründüğünde kalabalık dalgalanıyor. İki tane ambülans siren çalarak içeriye giriyor. Havada yine bir endişe. Saat 22:15'te medyacıların bütün ışıkları yanıyor ve "geldiler" çığlığı ile birlikte zılgıt ve alkış sesleri arasında minibüsten inmeye başlıyorlar.
Medyacılar Prof. Ersanlı'nın görüntüsünü alabilmek için birbirilerini ve herkesi ezerek saldırıya geçiyor. Simge isim olduğu için bütün ilgi ona.
Büşra Ersanlı, izdihamdan hafif şaşkın, gülümsemeye çalışıyor.
Eski arkadaşları onu medyanın saldırısından korumaya çalışarak, arabaya bindiriyorlar.
Yanıma oturuyor ve kafasını omuzuma dayıyor, ağzından çıkan ilk sözcükler "zor, çok zor, demir kapılar kapandı, onlar orada kaldılar" oluyor. Arkadaşlarını geride bırakmış olmanın ezikliği içinde.

16/07/2012 Prof. Dr. Neşe Özgen

Büşra Ersanlı hocamız, KCK Davası Duruşması, Silivri ve GİT Türkiye Üzerine Notlar

Büşra hocamız serbest bırakıldı. Yani, tutuksuz yargılanacak: ‘Hakkındaki suç isnadının değişme olasılığı dikkate alınarak’ ibaresiyle. Yani ‘Ola ki, hem KCK’ya ve BDP’ye hem de yöneticisi olmakla suçlanmasına atfedilen suç unsurları konusunda ilerleyen zamanlarda bir değişiklik olabilir’ diye’ ve bir de ‘tutuklu geçirdiği zaman dikkate alınarak’ ve ‘Suç delillerini karatma olasılığının zayıflaması’ üzerine bir kararla. Yargılanması kalkmadı, kuşun kafeste değil avuç içinde tutulmasına karar verildi. Öte yandan 140’ı tutuklu 205 kişi hakkında açılan dava (Dava kamuoyunda ‘İstanbul KCK Davası’adı ile biliniyor) devam ediyor.

Hocamız hakkında ‘Bizde yattığı yeter, artık evde yatsın’ kararı çıktı. Bir de tabii siyaset hukuku okumasıyla ‘Artık suç delillerini karartamaz’ kararı ve ‘Emir gelirse, ola ki tüm dosyanın suç niteliği değişirse, suça başkanlık edeni de suçlayamayacağımızı da dikkate alarak… bla bla bla ’ kararı bu.

‘Bu nasıl hukuktur!’ isyanını yaşamadan önce, serbest bırakılışına sevinme / serbest kalamayanlara üzülme’, ’sevinme ama sevincini ağır başlılıkla dışarı vurmama’ ikilemlerine yönelik iki laf etmek istiyorum. Büşra hocamız da dahil hepimiz sevinci kursağında kalmış bir duygu ile Murk bir durum yaşıyoruz: Siyaseten donuk bir tartışma ve sevincimizi gömme arasında kaldık!

Hepimiz aynı şeyi söylüyoruz: Sevineceğiz ama sevinemiyoruz! …

14/07/2012 Radikal Gazetesi

Koray Çalışkan KCK duruşması için Silivri’deydi. Tahliye kararından sonra Ersanlı’yla konuştu: Özgür ama mutsuzum.

“Ne görüyorsunuz burada?” diye soruyorum. “Avukatları genel olarak haklı buldum. Çünkü onca insanı almışlar, avukatları pek dinlemiyorlar. Bana bütün süreç biraz tiyatro gibi görünüyor” diyor. Bir süre sonra tahliye kararı gelmeyen tutukluların ailelerinden birçok kişi fenalaşıyor. Onlara acil yardıma koşuyor. Tehlikeli bir oyun bu.
Duruşmalar Ekim’e ertelenirken binlerce BDP’liyi sıcak bir yaz bekliyor. Oysa hiç zor değil şu rehin siyasetini bitirmek.

Karardan sonra Büşra Ersanlı’yla da konuştum. Mutlu görünmüyordu ve aklı tahliye edilmeyen dostlarındaydı.

12/07/2012 Star Gazetesi – Elif Çakır

İlk defa yanılmış olmayı umuyorum ancak 3. yargı paketine ilişkin süreç tam da tahmin ettiğim gibi işliyor galiba.

Birkaç gündür Yargı’dan yeni güzellikler beklemeye başlamıştım ki, Bahçelievler katliamının katillerinin tahliye edilmesiyle başladılar işe…

Türkiye askeri vesayetten neredeyse kurtuldu diye düşünürken, hop devletin başka bürokratik elitleri boş durmayıp lisanen olmasa da ortaya koydukları tavırlarla “biz varız” diyorlar…

Elbette yeni değil, taa açılım sürecinde Habur’dan bu yana hukukun arkasına sığınıp yasaları da kendilerine kalkan yaparak varlıklarını fazlasıyla hissettiriyorlar…

Siyasi irade ne açıklama yapıyorsa bir bakıyorsunuz yargı aksi yönde aldığı kararlarla karşımıza çıkıyor…

Beklediğim tam da bu idi: Toplumsal tepki görecek birtakım tahliyeler yapılabilir ve yine toplumsal tepki görecek birtakım tahliyeler de “yapılmayabilir”.

11/07/2012 Radikal Gazetesi – Cengiz Çandar

Kimi isimler, kimi durumlarda simgeleşiverirler. Prof. Büşra Ersanlı bunlardan biri. Kendisini 40 küsur yıldır, genç kızlığından bu yana tanıyan birisi olarak, hiçbir vakit böyle bir amacı olmadığına kalıbı basarım. Ama oldu işte. Özellikle, tahliyesinin beklendiği bu hafta boyunca, Büşra, Türkiye’de adaletsizlik halinin simge ismi haline gelmiş olarak, gazetelerin birinci sayfalarına yerleşti.

10/07/2012 Vatan Gazetesi – Ruşen çakır

Uzunbir süredir Dışişleri Bakanı Ahmet Davutoğlu’nun yakından tanıdığını bildiğim Prof. Büşra Ersanlı, daha doğrusu onun KCK kapsamında tutuklanması hakkında herhangi bir açıklama yapmaması üzerine eleştirel bir yazı yazmayı düşünüyordum. Cuma günü üç gazetede onun “Kendinizle barışık olun. Özgürlükçü aydınlar bari Suriye’de de özgürlükçü olsunlar…” şeklindeki çağrısını okuyunca o yazının artık zamanının geldiğini düşündüm. Sonuçta Cumartesi günkü “Hem Suriye’de, hem Türkiye’de özgürlükçü olmak” başlıklı yazı ortaya çıktı.

Güzel bir raslantı sonucu, benim “Davutoğlu’nun Büşra Hoca’yı tanıdığını biliyoruz. Tanıdığına göre ondan terörist filan olmayacağını da herhalde biliyordur. Ama bugüne kadar bir kez bile Prof. Ersanlı konusunda rahatsızlığını dile getirmiş değil” diye yazdığım Cuma günü akşamüstü saatlerinde Davutoğlu, Paris dönüşü uçakta aynı meslektaşlarımıza içini şöyle döküyormuş: “Büşra Hanım, 28 Şubat’ta da çok demokrat bir tavır almış bir akademisyendir. Terörist olduğuna inanmıyorum. Ama bu durumu bir bakan olarak kabullenmiyor olmam, bana yargıya müdahale hakkı vermiyor. Yargı ayrı bir süreç. Eleştirenler kimi yerde ‘Neden müdahale ediyorsunuz’, başka davada ise ‘Niye müdahale etmiyorsunuz’ diyor.”

Aradan 7 ay geçmiş olsa da Bakan’ın bu açıklaması son derece önemlidir. Özgürlükçü kimliğine inananları ve kendisini samimi olarak sevenleri mahçup etmediği için Ahmet Davutoğlu’nu tebrik etmek istiyorum. Ve aynı duyarlılığı, hem kendisinin, hem “özgürlükçü” olma iddiasına sahip diğer etkili ve yetkili kişilerin her türlü adaletsizlik ve zulüm karşısında göstermesini diliyorum.

10/07/2012 Radikal Gazetesi – Oral Çalışkan

Siyaset, ‘uzun tutukluluk süreleri’ne itirazını sürdürüyor, yargının ‘devlet içinde devlet’ olması tehlikesine dikkat çekiyor. Tutuklu milletvekillerinin görevlerine dönebilmeleri için kanun değişiklikleri yapılıyor. Denklemin ‘düğüm noktası’nı ise yargıçların (uzun yılların tercihleri içinde oluşmuş) zihniyet dünyası oluşturuyor… Yargıçların çok büyük bir bölümünün, ‘devlet-özgürlük-birey denklemi’nde, ‘otoriter devlet’i yeğleyen bir tavrı sürdürdüğünü görüyoruz.

Tabii siyasetin de çifte standartlı ve ikircikli bir tavrı var. Bu tavır, değişimin önünde hâlâ ciddi bir engel oluşturuyor. Sonuç olarak, varoluşumuzun donuk, trajik ve sıkıcı fotografını şöyle çekebiliyoruz: Büşra hapiste, İdris Hoca’yı ise kahrından öldürdük…