08/11/2011 – İsmet Berkan
SON günlerde yeniden hızlanan KCK operasyonlarını ve bu operasyonların etrafında yürümekte olan tartışmaları ben de herkes gibi izliyorum.
Ragıp Zarakolu’nu uzaktan, Beşra Ersanlı’yı da daha yakından tanıyan biri olarak onların tutuklanmalarını, bu tutukluluk sürecinde işlemeye başlayan propaganda makinesini vs de yakından izlemeye çalıştım.
Korkarım Türkiye’de yapılan özellikle siyasi içerikli bütün savcılık soruşturmalarının bir ortak özelliği KCK’da da işliyor. Yani, sap ile saman birbirine karışıyor.
Bir yandan, KCK’ya karşı yürütülen bu soruşturmanın meşruiyeti konusu var. Savcılar, açtıkları davayla da gösterdiler, son tahlilde meşru bir soruşturma yürütüyorlar.
‘Terör örgütü’nün uzantısını, o örgütün hiyerarşisi içinde karar alıp uygulayan bu paralel örgütü soruşturmak gerek yürürlükteki yasalara göre ve gerekse azımsanmayacak bir kamuoyuna göre gayet meşru.
Ama öte yandan, PKK’ya artık ‘terör örgütü’ demeyen, onu ‘terör örgütü’ olmanın ötesinde gören, bu örgütün ideolojisini ve yöntemlerini onaylamasa bile dayandığı kitle tabanının genişliğine bakıp ‘Bu kitle rededilemez bir siyasi gerçekliği ifade ediyor’ diyenler de var. İşte onların gözünde, soruşturmanın meşruiyeti tartışmalı…