Hakkındaki Yazılar

08/11/2011 – İsmet Berkan

SON günlerde yeniden hızlanan KCK operasyonlarını ve bu operasyonların etrafında yürümekte olan tartışmaları ben de herkes gibi izliyorum.

Ragıp Zarakolu’nu uzaktan, Beşra Ersanlı’yı da daha yakından tanıyan biri olarak onların tutuklanmalarını, bu tutukluluk sürecinde işlemeye başlayan propaganda makinesini vs de yakından izlemeye çalıştım.
Korkarım Türkiye’de yapılan özellikle siyasi içerikli bütün savcılık soruşturmalarının bir ortak özelliği KCK’da da işliyor. Yani, sap ile saman birbirine karışıyor.
Bir yandan, KCK’ya karşı yürütülen bu soruşturmanın meşruiyeti konusu var. Savcılar, açtıkları davayla da gösterdiler, son tahlilde meşru bir soruşturma yürütüyorlar.
‘Terör örgütü’nün uzantısını, o örgütün hiyerarşisi içinde karar alıp uygulayan bu paralel örgütü soruşturmak gerek yürürlükteki yasalara göre ve gerekse azımsanmayacak bir kamuoyuna göre gayet meşru.
Ama öte yandan, PKK’ya artık ‘terör örgütü’ demeyen, onu ‘terör örgütü’ olmanın ötesinde gören, bu örgütün ideolojisini ve yöntemlerini onaylamasa bile dayandığı kitle tabanının genişliğine bakıp ‘Bu kitle rededilemez bir siyasi gerçekliği ifade ediyor’ diyenler de var. İşte onların gözünde, soruşturmanın meşruiyeti tartışmalı…

08/11/2011 – Herkül Millas

Bu kez “kim bilir”, “bilemeyiz ki”, “belki de”, “hele bekleyelim bakalım” diyecek halim yok. Terörle ilişkili olarak tutuklanan Prof. Büşra Ersanlı’yı çocukluğundan tanırım, yakınımdır.

Son kırk beş yıldır temasımız hiç kopmadı. Benden gençtir ama hocamdır, doktora tezimi okuyup değerli önerilerde bulunmuştur. Daha önemlisi dostuz, kardeşiz, sırdaşız. İstanbul’a geldiğimizde evinde kalırız. Birlikte üzülür veya güleriz. Daha geçenlerde Atina’da bizde misafir kalırken (yardım ve yataklık?!) Türkiye siyasetini tartışıyorduk, ne düşündüğünü, ne hissettiğini çok iyi bilirim.

07/11/2011 – Deniz Kavukçuoğlu

İçişleri Bakanı İdris Naim Şahin hafta içinde Prof. Dr. Büşra Ersanlı’nın tutuklanmasına gerekçe olarak gösterilen suçlamalar hakkında açıklamada bulunmuştu. Anımsayalım: “Sayın profesörümüzün anladığım kadarıyla bu yapıyla bir bağlantısı olduğu.

07/11/2011 – Koray Çalışkan

Barışın tavizsiz perspektifinden bakan bir çevirmen, Ayşe Berktay gözaltına alındı. Tek suçu BDP İstanbul il yönetiminde olmaktı.

Son KCK operasyonlarında 150’den fazla BDP’li siyasetçi gözaltına alındı. Böylece yaklaşık 3.500 BDP’li siyasetçi içeri girmiş oldu. Durumun kısa özeti şudur: TMK sayesinde hükümet meşru Kürt siyaseti üzerinde hakimiyet kurmaya çalışmakta. Ovadaki siyasetçileri mahkemeye ya da dağa yönlendirmekte, barış sürecinin önünü tıkamakta, barışa gönül verenleri dahi hedef alan tutuklamalarla çözümü imkansız hale getirmektedir.

07/11/2011 – Yıldırım Türker


Muhalifle muktediri, güçlüyle güçsüzü, ezenle ezileni eşitlemeye, onları halkın gözünde tartının birer kefesine oturtmaya çalışan, aslında birbirinden pek de farkı olmadıkları hissini yerleştirmeye çalışan demokrat yazarlar herhalde kimin tarafında olduklarının farkındadırlar.

Geçen gün içlerinden biri Ersanlı ile Zarakolu’nun tutuklanmaları üstüne yazmak zorunda kaldığı yazıya dönemsel sıkıntısını dillendirerek giriş yapmış. Böyle durumlarda zanlıyı ‘tanırım’ diye söze başlamaktan hoşlanmadığını, bunu Ergenekoncular için de yapmadığını belirtiyor. Kendisine, paşanın ‘iyi çocuktur’ kefilliğini hatırlatıyormuş.

Bu ne hukuka saygıdır? Bu ne herkesi ve her şeyi eşit gören mükemmel demokratlıktır?

Bu ahlakın çizgisi, Mutkili Ali’yle Büşra Ersanlı’yı, yıllardır Güneydoğulu kurbanlarından dinleyegeldiğimiz katliamcı paşalarla Ragıp Zarakolu’nu aynı hizada algılamamızı hedefler.

Hukukun üstünlüğü karşısında bizim kefaletimiz hem geçersiz hem zorlama hem de yanlıştır…

06/11/2011

Hukukun hukuksuzluğunun bir siyasi silah olarak kullanıldığı en belirgin konu kuşkusuz Kürt sorunudur. “KCK operasyonları” adı altında son altı ayda 1500, son iki yılda 3000 insan tutuklanmış durumda. Bu insanların çoğu hala ilk duruşmalarına çıkartılmadılar bile. AKP, bu işi sözde bir hukuk adına yapıyor ama kimin hukuku ve kime uygulanan hukuk? Uzun tutukluluk süreleri bir zorunluluk değil, AKP’nin uyguladığı bir siyasi tercihtir. Bu durum üstelik sadece Kürtlere karşı değil, tüm demokratik muhalefet öznelerine karşı uygulanmaktadır. 2005’te 273 olan “terör suçu hükümlüsünün sayısının, 2009’da 6.345’e çıkması çarpıcıdır. “İzinsiz gösteriye katılmak” gibi uyduruk bir ithamla karşı karşıya olan “Hopa tutukluları” bile beş aydır ilk duruşmaya çıkmayı beklemekteler. Meclis çoğunluğu olmasına rağmen Kanun Hükmünde Kararnamelerle (KHK) uygulamalar oldu-bittilerle yasal kılıflara sokulmaktadır. AKP döneminde hukuk, hukuksuzluğun aracı olmuştur…

06/11/2011 – Nuray Mert

Başıma geçen sene İstanbul-Van yolculuğunda olduğu gibi tuhaf şeyler geliyor, bu işleri bilenler ‘uyarı’ diyorlar, ‘mesaj’ diyorlar. En son olarak, KCK davasından gözaltına alınan arkadaşım Büşra Ersanlı ile temmuz ayında yaptığım bir telefon görüşmesi basına sızmış, heveslileri ‘Nuray Mert, KCK’ya takıldı’ başlığı ile âleme duyurma işine koyulmuş durumda. Mesaj alındı! Ama gereğini yapamayacağım.