Hakkındaki Yazılar

13/06/2012 Radikal Gazetesi – Ezgi Başaran

Gazeteci Doğan Akın, Fethullah Gülen’in 31 Ağustos 2000 tarihinde Ankara DGM Başsavcısı Nuh Mete Yüksel’in açtığı dava için mahkemeye sunduğu savunmayı hatırlattı.
Birkaç yer ve kişi ismini değiştirirseniz o kallavi savunma pekâlâ tutuklu öğrenciler, gazeteciler, KCK’dan içeri alınan BDP’li yöneticiler tarafından da kullanılabilecek nitelikteydi. Zaten Akın’ın anlatmaya çalıştığı da buydu. Aynı Gülen’in savunmasında belirttiği gibi kasetten, kitaptan, sohbetten suç delili devşirilemezdi. Masumiyet karinesi diye bir şey vardı. Filan.
Buna göre; Devrimci Karargâh davasında yargılanan örneğin Tuncay Yılmaz’ın basın açıklaması, 1 Mayıs yürüyüşünde çekilen fotoğrafı, Prof. Büşra Ersanlı’nın notları, tutuklu öğrencilerin evinde bulunan Mahir Çayan posteri de elbette ki delil sayılamaz. Değil ki onları aylarca hapiste tutmaya sebep olsun.
2000’de DGM’ye verilen savunma hâlâ çok geçerli ve uygun düşer, o bakımdan.

12/06/2012 Radikal Gazetesi – Koray Çalışkan

Büşra Beste Önder. 21 yaşında. 22’ye nerede basacak onu merak ediyor. Siz bu satırları okurken o Bakırköy Tutukevi’nde. 2 Temmuz’da çıkacağı ilk mahkemeyi bekliyor. Önümde Büşra’nın Türkiye’de Araştırma ve Öğretim Özgürlüğü Uluslararası Çalışma Grubu GİT Türkiye’ye yolladığı sıcacık mektubu. Üzerinde kocaman bir damga: ‘Görülmüştür’. Zannetmiyorum.
………..
Bir küçücük kadın, Büşra, üyesi olmadığı bir örgütün üyesi olduğu için tutuklu. Evi, ailesi belli. Bir kocaman kadın, Büşra Ersanlı Hoca, yeri yurdu belli. Bilmediği bir örgütün üyesiymiş… Aslolan BDP’li oldukları için rehin alınmaları. Biri dolap devirip imtihanına çalışıyor, diğeri kucağında makaleler yazmaya çalışıyor. 2 Temmuz’da ikisi de mahkemeye çıkıyor. Silivri’de. Bir tek şey istiyorlar; öğretelim, öğrenelim. Bir de yeni yaşımıza evimizde girelim. Bu kadar.

11/06/2012 Hürriyet Gazetesi – Ahmet Hakan

GÜCÜN ve güçlünün yanında hizalanmaya özen gösteren goygoycuların hali son günlerde pek yaman…

Ne yapacaklarını, ne edeceklerini bilemiyorlar.

Bu zamana kadar iyi kötü idare ediyorlardı.

BÜŞRA ERSANLI: Dünkü Radikal İki’de yazmış. Cezaevi’nden… Şaka maka 8 aydır içeride Büşra Ersanlı… Yazısında davasını anlatmış. Öyle bir anlatmış ki kısacık bir makale ile hakkında yazılan sayfalarca iddianameyi darmadağın etmiş. Ne darmadağın etmesi? Esaslı bir komedi metnine dönüştürmüş… Yazıyı okurken ferahlamayacaksınız, çok öfkeleneceksiniz. Ama her zaman ferahlamak gerekmez. Bu nedenle “mutlaka okuyun” diyorum…

09/06/2012 BiaMag – Mustafa Sütlaş

Düşünce özgürlüğü için 8. istanbul buluşması, aralarında turgut tarhanlı, ahmet şık, ragıp zarakolu, nadire mater, orhan alkaya ve yaman akdeniz’in de bulunduğu çok sayıda konuşmacının katılımıyla bilgi üniversitesi’nde yapılıyor.

“Düşünme” eylem (ve hatta belki de “edim”i) de gerçekten böyle. herkesin “şu konu üzerinde düşüneyim” dediği anlar vardır. ama özellikle “aklı üstün tutan aydınlanmacı bir eğitim alarak yetişen, kuşku duymayı, sormayı ve sorgulamayı öğrenerek yetişen bir insan” için düşünmek nefes almak gibi doğal, alışkanlıktan da öte bir davranıştır her zaman.
ama alınan eğitim ve içinde bulunulan çevre düşünmeyi değil de “inanmayı”, “inandığını, değişmez doğru saymayı” ve dolayısıyla hem o düşünenlere, hem de o düşünenlerin doğrularına “tabi olma”yı öğretmişse; “düşünme” eylemi başkaları tarafından hem de “çok önce” yapılmış, her duruma uydurulabilen sonuçları da her zaman el altındaysa “düşünme” çok da gerekli olmayan bir “faaliyet”e dönüşür. bu yüzdendir ki “düşünce özgürlüğü” gerekli ve anlamlı olmayan, hatta zaman zaman “tehlikeli” olabilen, dolayısıyla da her zaman “sınırlanması” gereken bir “olgu ve sorun” haline gelir.
bu durum, yaşanılan “ekonomik ve toplumsal sistem” ve o sistemde egemen kılınan “ideoloji” ne olursa olsun, eğer “sormak ve sorgulamak” çok istenen bir şey değilse daima “düşünce özgürlüğü” bir sorun olarak kalacaktır.
o yüzden de düşünmeyi olağan, doğal bir “davranış” ya da “alışkanlık” haline getirenler de hem kendileri, hem de insanlık adına “düşünce özgürlüğü uğruna mücadele etmeyi, gerekirse bu uğurda her yönden çok büyük bedeller ödemeyi bir görev haline getirmişlerdir. o yüzden de insanlığın gelişmesinin asıl “fail”i ve “sorumlusu” da onlardır.
tersi de doğrudur; insanlık eğer ilerlemesini ve gelişmesini durdurmuş ya da yavaşlatmış ise bunun “müsebbibi” de düşünmeyenler ve inancı düşünceye üstün tutanlardır.
işte bu yüzden bu ülkede ismail beşikçi, büşra ersanlı, ragıp zarakolu, pınar selek ve onlar gibi yüzlerce binlerce bilim, sanat ve düşün insanlarının yaşadıkları, bianet’in sürekli güncellediği “medya gözlem” raporları düşünce ve ifade özgürlüğü konusundaki “hal-i pür melali”mizi gösteren en somut kanıtlarıdır. böyle olsa da gerçek daima yürüyor, yürüyecek…

06/06/2012 T24 – Aydın Engin

CMK, Ceza Mahkemeleri Usulü Kanununun kısaltması. Yargılama sırasında hangi suç kümeleri için mutlaka tutuklama kararı verilmesi gerektiği, tutukluluk süresinin 10 yıla kadar hangi suçlarda uzatılabileceği gibi ayrıntıları kapsayan, biraz hukuk yalamış birinin “Bu ne yahu” diyeceği, demokrasinin ve ille de özgürlüklerin önünü tıkamak için ince ince hesaplanıp TBMM’de kabul edilmiş bir kanun.

Evet, CMK değiştirilmelidir. Hem de AKP’nin utangaç tasarısıyla sınırlı kalmadan, tutukluluğun ancak çağdaş hukuk kurallarına uygun, yani “Delil karartma olanağını” önlemek ve kaçma tehlikesi varsa önlem almak için uygulanabilecek, onun dışında sanıkların tutuksuz yargılanmasını sağlayacak bir içerikte…

Bunu sadece Büşra Ersanlı, KCK tutuklusu seçilmişler için değil, kesinlikle karşılarında olduğum darbeciler ve darbeci zihniyeti savunanlar için de gerekli ve zorunlu buluyorum.

İnfaza dönüşmüş tutukluluk süreleri bir yana, delilleri karartma imkanları artık yok ve eğer kaçarlarsa, bu onları kamuoyu önünde müebbet hapse mahkum olmaktan daha ağır bir utançla karşı karşıya bırakır.

Hani nerdeyse “Bırakınız kaçsınlar” diyesim geliyor…

05/06/2012 Vatan Gazetesi Mine Şenocaklı

Ben bu akışı iyi görmüyorum. Herkes bana diyordu ki, “Endişe etme, iktidar olduktan sonra, emin olduktan sonra yumuşayacaklardır. Daha alışacaklar şehirli olmaya!” Ama daha sertleştiler. Bugün AKP beş sene evveline nazaran çok daha sert. Böyle tırmanırsa ne olacak bilmiyorum. Dünyada Çin’den sonra en çok internet ortamında sansür olan ülke Türkiye. En çok insanın hapiste olduğu ülke Türkiye. Gençler hep içerde. Benim öğrencim zafer işareti yapmış, içerde. Nedeni belli değil, ne kadar kalacağı da belli değil. Büşra Ersanlı içerde. Alakası yok ya, Büşra’nın terörle! Ben onun tıfıl çocuk halini hatırlıyorum, Büşra terörden ne anlar ya! Gitmiş de ders vermiş! Büşra Ersanlı siyaset biliminin önemli bir insanıdır, tabii ders verecek. Ama hapiste! Gazeteciler hapiste. Çetin Doğan hapiste. Ne yapmış? Senaryo yazmış! Amerika devamlı aynı şeyi yapıyor. Ne senaryoları var Amerika’nın. Yazılsa ortalık karışır. Bu da askerin senaryosu. Asker diyor ki, “En fena durum olduğunda ne yapacağız? Bu strateji çalışır mı?” Şimdi asker hapiste. Bu kadar askerin hapiste olduğu dönem bir tek Nürnberg’te oldu. Onu geçelim; Ergenekon diye çok yanlış bir işlem var. Dosyaları birleştirdiler. Hrant Dink de orada. Ne olacak? Hrant Dink’in davasının sonunu görebilecek miyiz? Göremeyeceğiz tabii!

04/06/2012 T24 – Doğan Akın

Programdan: Düşünce ve ifade özgürlükleri uluslararası standartlar temelinde inşa edilecek, düşünceler özgürce açıklanabilecek, farklılıklar birer zenginlik olarak görülecektir.

Yani AKP iktidarında olduğu gibi; Prof. Büşra Ersanlı, yayıncı Ragıp Zarakolu ve KCK davasında hapsedilen çok sayıda isim gibi insanlar görüşlerini açıkladıkları için tutuklanmayacak. İçişleri Bakanı, tutuklanan saygın akademisyen Ersanlı için “Bin profesör tutuklansa hadi neyse, bir kişi için koparılan kıyamet ne” demeyecek, aynı kişi için “1980 öncesinde komünizan faaliyetleri vardı. Akrabaları kim, eniştesinin kim olduğunu araştırın” diye bir hukuk devletinde utanç duyulması gereken sözler söylemeyecek. İnsanlar, Twitter'da paylaştığı görüş için yargılanmasına karar verilen Fazıl Say gibi davalara muhatap olmayacak. Savcılar yayınevlerini basıp gazetecilerin kitap taslaklarına el koymayacak…

28/05/2012 Güneş Gazetesi – Rıza Zelyut

Türkiye hukuk tarihinde inanılmaz olaylar yaşanıyor.
Biliyorsunuz ki Almanya'da yakalanan Deniz Feneri örgütünün sanıkları; asrın yolsuzluğu denilen soruşturma sonucunda mahkum edildiler ve hapis cezalarına çarptırıldılar. Alman yargısı; asıl suçlular Türkiye'de deyip bir zamanlar AKP iktidarı tarafından RTÜK Başkanı yapılan Zahit Akman ile Kanal 7 Başkanı Zekeriya Karaman'ın da aralarında olduğu bir ekibi gösterdi. Bunlar hakkında dava açıldı; tutuklandılar.
Ama kısa bir süre sonra bu soruşturmayı yürüten savcılar yeni HSYK tarafından görevden alındı, yetmedi, tutuklama isteyen savcılar hakkında dava açıldı. Mahkeme; Deniz Feneri şüphelilerini tahliye etti. Şimdi bunları yargılayacak mahkeme bile bulunamıyor.
Deniz Feneri yolsuzluğu şüphelilerine Adalet Bakanlığı'nın ve HSYK'nın bu olağanüstü hoşgörüsü sürerken gelin bir de Silivri'ye bakalım…

Türkiye hukuk tarihinde inanılmaz olaylar yaşanıyor.
Biliyorsunuz ki Almanya'da yakalanan Deniz Feneri örgütünün sanıkları; asrın yolsuzluğu denilen soruşturma sonucunda mahkum edildiler ve hapis cezalarına çarptırıldılar. Alman yargısı; asıl suçlular Türkiye'de deyip bir zamanlar AKP iktidarı tarafından RTÜK Başkanı yapılan Zahit Akman ile Kanal 7 Başkanı Zekeriya Karaman'ın da aralarında olduğu bir ekibi gösterdi. Bunlar hakkında dava açıldı; tutuklandılar.
Ama kısa bir süre sonra bu soruşturmayı yürüten savcılar yeni HSYK tarafından görevden alındı, yetmedi, tutuklama isteyen savcılar hakkında dava açıldı. Mahkeme; Deniz Feneri şüphelilerini tahliye etti. Şimdi bunları yargılayacak mahkeme bile bulunamıyor.
Deniz Feneri yolsuzluğu şüphelilerine Adalet Bakanlığı'nın ve HSYK'nın bu olağanüstü hoşgörüsü sürerken gelin bir de Silivri'ye bakalım. …

28/05/2012 Akşam Gazetesi – Serdar Akinan

Uluslararası Vajina Örgütü 2012 raporunun Türkiye bölümünü okudunuz mu?
Dünyanın saygın jinekoloji uzmanlarının yer aldığı bu heyet her yıl ülkelerin vajinayla ilgili tüm sorunlarını masaya yatırıyor.
Maalesef ülkemiz bu yıl da raporda oldukça sert ve net bir üslupla eleştirilmiş.

Çarpıcı raporda Büşra Ersanlı, Ragıp Zarakolu gibi vajina hakları konusunda tanınmış isimlerin başına gelenlere yer verildi.
Rapora ilişkin tepkiler sosyal medyayı salladı.
Ekranlarda vajina ihlalleri konuşulamadığından halkımız Twitter ve Facebook üzerinden raporda bahsedilen konuları tartışmaya başladı…

26/05/2012 Hürriyet Gazetesi – Sedat Ergin

MASUMİYET KARİNESİ NEREDE?

Hukuk Fakültesi mezunu Şahin’in tartışmalı bir zeminde durduğu alanlardan biri de hukuktur. Şahin, hukukun en temel ilkelerinden biri olan “Bir kişi hakkındaki suç isnatları kanıtlanmadığı sürece masum kabul edilmelidir” şeklindeki masumiyet karinesine itibar etmeyerek, henüz “şüpheli” olan kişiler hakkında kolaylıkla suçlayıcı ifadeler kullanabiliyor. Geçen sonbaharda Prof. Büşra Ersanlı KCK soruşturmasından tutuklandığında kendisi hakkında açıkça suçlayıcı bir tavır alması büyük tepkiye yol açmıştır. (17/10/2011-TBMM’deki konuşması) Aynı suçlayıcı tutumu geçen çarşamba günü NTV’de Uludere’de ölen 34 kişinin “PKK’nın piyonu” olduğunu söyleyerek de sergiledi İçişleri Bakanı.