Tutukluluk dönemi

07/11/2011 – Deniz Kavukçuoğlu

İçişleri Bakanı İdris Naim Şahin hafta içinde Prof. Dr. Büşra Ersanlı’nın tutuklanmasına gerekçe olarak gösterilen suçlamalar hakkında açıklamada bulunmuştu. Anımsayalım: “Sayın profesörümüzün anladığım kadarıyla bu yapıyla bir bağlantısı olduğu.

07/11/2011 – Koray Çalışkan

Barışın tavizsiz perspektifinden bakan bir çevirmen, Ayşe Berktay gözaltına alındı. Tek suçu BDP İstanbul il yönetiminde olmaktı.

Son KCK operasyonlarında 150’den fazla BDP’li siyasetçi gözaltına alındı. Böylece yaklaşık 3.500 BDP’li siyasetçi içeri girmiş oldu. Durumun kısa özeti şudur: TMK sayesinde hükümet meşru Kürt siyaseti üzerinde hakimiyet kurmaya çalışmakta. Ovadaki siyasetçileri mahkemeye ya da dağa yönlendirmekte, barış sürecinin önünü tıkamakta, barışa gönül verenleri dahi hedef alan tutuklamalarla çözümü imkansız hale getirmektedir.

07/11/2011 – Yıldırım Türker


Muhalifle muktediri, güçlüyle güçsüzü, ezenle ezileni eşitlemeye, onları halkın gözünde tartının birer kefesine oturtmaya çalışan, aslında birbirinden pek de farkı olmadıkları hissini yerleştirmeye çalışan demokrat yazarlar herhalde kimin tarafında olduklarının farkındadırlar.

Geçen gün içlerinden biri Ersanlı ile Zarakolu’nun tutuklanmaları üstüne yazmak zorunda kaldığı yazıya dönemsel sıkıntısını dillendirerek giriş yapmış. Böyle durumlarda zanlıyı ‘tanırım’ diye söze başlamaktan hoşlanmadığını, bunu Ergenekoncular için de yapmadığını belirtiyor. Kendisine, paşanın ‘iyi çocuktur’ kefilliğini hatırlatıyormuş.

Bu ne hukuka saygıdır? Bu ne herkesi ve her şeyi eşit gören mükemmel demokratlıktır?

Bu ahlakın çizgisi, Mutkili Ali’yle Büşra Ersanlı’yı, yıllardır Güneydoğulu kurbanlarından dinleyegeldiğimiz katliamcı paşalarla Ragıp Zarakolu’nu aynı hizada algılamamızı hedefler.

Hukukun üstünlüğü karşısında bizim kefaletimiz hem geçersiz hem zorlama hem de yanlıştır…

Marmara Üniversitesi İngilizce Siyaset Bilimi ve Uluslararası İlişkiler Bölümü’nden çalışma arkadaşları 1 Kasım 2011’de KCK soruşturması kapsamında tutuklanan Prof. Dr. Büşra Ersanlı’yı anlattı. Ortak vurgu, her dönemde mağdur kesimlerin yanında olan Ersanlı’nın iddiaların aksine şiddetten değil barıştan yana olduğu üzerineydi.

Şaziye Ateş (Bölüm Sekreteri): “Büşra Hoca’nın şiddetle hiçbir ilgisi olamaz”
Büşra Hoca aile, arkadaş gibi, ondan çok şey öğrendim. Bölüm başkanı olduğu dönemde tansiyon hiç yükselmedi, ortalık hiç karışmadı. Her zaman sakin, huzurlu ve şefkatle yaklaşan ve ast-üst ilişkisi yaratmayan biri Büşra Hoca…

Prof. Dr. Günay Göksu Özdoğan: “Şiddetin araç olmasını hiç benimsemedi”
Hocayı yakından, uzun süredir tanıyorum. O her zaman Türkiye’de özgürlüklerin, siyasal katılımın kısıtlanmasına, toplumsal cinsiyet konusundaki ve azınlıkların maruz kaldığı eşitsizliklere, hukuk dışı uygulamalara karşı duyarlıdır. Bu düşüncelerini de kamuoyuyla paylaşmaktan geri durmamış, cesaretle görüşlerini ifade etmek için özel çaba sarf etmiştir. BDP’ye üyeliğinde de Kürt sorunun çözümünde şiddetin araç olmasını hiç benimsemedi…

Yrd. Doç. Dr. Emrehan Zeybekoğlu: “Türkiye’de hukuk ortadan kalkmıştır”
Kendini barışa adamış, şiddetin her türlüsüne karşı olan birinin hukuksuzca gözaltına alınması Türkiye’de hukukun ortadan kalktığını gösteriyor. Bu sadece Büşra’nın başına gelen bir şey değil. Benzer durum farklı davalarda da görülüyor. Yargı, yürütme erkine bağımlı hale getirildi. Büşra ve diğer entelektüellere uygulanan bu hukuksuzluk açıkça faşizmdir, faşizmin olması için mutlaka üniformalı parti milislerinin sokakta gezmesi gerekmiyor. Bu bir zihniyet. Korkmamak lazım çünkü korktukça üzerimize gelirler…

06/11/2011

Hukukun hukuksuzluğunun bir siyasi silah olarak kullanıldığı en belirgin konu kuşkusuz Kürt sorunudur. “KCK operasyonları” adı altında son altı ayda 1500, son iki yılda 3000 insan tutuklanmış durumda. Bu insanların çoğu hala ilk duruşmalarına çıkartılmadılar bile. AKP, bu işi sözde bir hukuk adına yapıyor ama kimin hukuku ve kime uygulanan hukuk? Uzun tutukluluk süreleri bir zorunluluk değil, AKP’nin uyguladığı bir siyasi tercihtir. Bu durum üstelik sadece Kürtlere karşı değil, tüm demokratik muhalefet öznelerine karşı uygulanmaktadır. 2005’te 273 olan “terör suçu hükümlüsünün sayısının, 2009’da 6.345’e çıkması çarpıcıdır. “İzinsiz gösteriye katılmak” gibi uyduruk bir ithamla karşı karşıya olan “Hopa tutukluları” bile beş aydır ilk duruşmaya çıkmayı beklemekteler. Meclis çoğunluğu olmasına rağmen Kanun Hükmünde Kararnamelerle (KHK) uygulamalar oldu-bittilerle yasal kılıflara sokulmaktadır. AKP döneminde hukuk, hukuksuzluğun aracı olmuştur…

06/11/2011 – Nuray Mert

Başıma geçen sene İstanbul-Van yolculuğunda olduğu gibi tuhaf şeyler geliyor, bu işleri bilenler ‘uyarı’ diyorlar, ‘mesaj’ diyorlar. En son olarak, KCK davasından gözaltına alınan arkadaşım Büşra Ersanlı ile temmuz ayında yaptığım bir telefon görüşmesi basına sızmış, heveslileri ‘Nuray Mert, KCK’ya takıldı’ başlığı ile âleme duyurma işine koyulmuş durumda. Mesaj alındı! Ama gereğini yapamayacağım.

05/11/2011 – Nuray Sancar

Büşra Ersanlı ile Ragıp Zarakolu’nun son KCK operasyonunda tutuklanması aydınlar arasında infial yarattı. Barış mücadelesinde öne çıkmış bu iki ismin tutuklanmasının ardından operasyonların sınırının nerelere kadar genişleyebileceği, sıranın kimde olacağı ve bunun Kürt sorununun demokratik çözümünü isteyen aydınlar için bir gözdağı olup olmadığı haklı olarak soruluyor.
Şimdiye dek, özellikle açılım siyasetinin başlangıcından bu yana AKP öncelikle liberal aydınlarla dirsek teması halinde olmaya özen göstermişti. Açılım sözcüğünün en çok telaffuz edildiği günlerde yapılan kahvaltılı toplantılarla başlayan ve anayasa referandumu sırasında popüler isimlerin AKP’nin hazırladığı anayasa değişikliği paketine “Yetmez ama evet” oyu vereceklerini açıklayarak paketin propagandasını yapmalarıyla zirveye ulaşan flört hali bir izdivaca dönüşemeden sönümlendi sayılır artık. İlişkinin çözülme tarihini tam olarak 12 Haziran seçimleri olarak belirleyebiliriz. Yetmez ama evet diyen aydınların bir kısmı geçen seçimlerde AKP’yi değil Emek Demokrasi ve Özgürlük Blokunu desteklemiş, bir kısmı da tereddüt yaşadıklarını ilan etmişlerdi…