Tutukluluk dönemi

23/03/2012 EĞİTİM-SEN İstanbul Üniversiteler Şubesi

Eğitim-Sen Üniversiteler Şubesi olarak bugün Marmara Üniversitesi

Haydarpaşa Kampüsü’nde İbrahim Kaboğlu ve Orhan Gazi Ertekin

Hocalarımızın katılımıyla gerçekleşen “Türkiye’de Hukuk ve Adalet”

konulu panelimize Değerli Hocamız Büşra Ersanlı’nın yollamış olduğu

mesaj:

“TÜRKİYE’DE HUKUK VE ADALET” TOPLANTISINA MESAJIMDIR.

ZAMAN BELLİ, YANI 2012 MART AYININ SONUNA DOĞRU, VİCDANLARINDAN AYRILMAYANLAR FARKLI NOKTALARDA YAŞARKEN, BİLİM VE SİYASET YAPARKEN, ACABA ADALETİ NASIL TANIMLAYABİLİRLER? YA HUKUKU? ONU NASIL TANIMLAMALI?

HELE HUKUKUN ÜSTÜNLÜĞÜNÜ? DÜŞÜNÜYORUM BU SORULARI CEVAPLAMA CESARETİ GÖSTEREBİLİR MİYİM ACABA? GÖSTEREBİLİRİM, DUYGULARIMLA TANIMLAYABİLİRİM, DUYGULAR DA GERÇEKTİR, BUGÜN GİBİ…

13/03/2012 Radikal Gazetesi – Oral Çalışlar

Prof. Büşra Ersanlı ve Ragıp Zarakolu’yu da hedef alan tutuklama dalgasının sürdüğü günlerdi… Gözaltılar genişliyor, “operasyoncu” dile yatkın gazete ve TV kanalları, polisten servis edildiği anlaşılan ve pek inandırıcı görünmeyen “belgeler” ve “iddialar” yayınlıyorlardı.
Bu gazeteleri okuyan, kanalları seyreden kitlenin büyük bir bölümünün zihninde, tutuklanan kişiler hakkında “Vay be, neler neler yapmışlar…” düşüncesi uyanıyordu muhtemelen. Neyle suçlandığını bilmeyen ve dosyaları kendilerine gösterilmeyen insanlar hakkında medyaya “belge”(?)ler servis ediliyor, tutuklama dalgalarına uygun bir psikolojik ortam yaratılıyordu…

12/03/2012 Milliyet Gazetesi – Aslı Aydıntaşbaş

Bu hafta üç kez Büşra’dan haber geldi! KCK soruşturması kapsamında son derece tartışmalı bir operasyonla gözaltına alınan akademisyen Büşra Ersanlı’dan söz ediyorum tabii.
Önce geçen hafta CHP İstanbul milletvekili Melda Onur, Büşra Hoca’yı Bakırköy kadın cezaevinde ziyaret etti. Moralinin çok iyi olduğunu, harıl harıl 8 Mart Kadınlar Günü kutlamalarına hazırlandığını anlattı. Aktardığı kadarıyla, Büşra Hoca hem kaldığı kadınlar koğuşunun neşe kaynağı olmuş, hem de beraberindeki tutuklu kadınlara siyaset bilgisi semineri veriyormuş. Ersanlı doktora tezini, Boğaziçi’nde Şerif Mardin’in talebesi olarak Dışişleri Bakanı Ahmet Davutoğlu ile eş zamanlı yapmış değerli bir akademisyen. Ama düşünsenize ironiyi! Gözaltına alındığında verilen mazeret de BDP Siyaset Akademisinde ders vermiş olması değil miydi!
Radikal yazarı Koray Çalışkan da geçen hafta Büşra Hoca’yı ziyaret etmiş. Koray, Ersanlı’nın cezaevinde çok popüler olduğunu, açık görüş yapılan alandan içeri girdiği anda alkışlar koptuğunu ve tutuklu yakınlarının ona gidip sarıldığını anlattı. Kadınlar koğuşunda 8 Mart’ta bir tiyatro ve konser varmış. Ersanlı da o hafta ‘Kadın ve Siyaset’ üzerine bir seminer vermiş.
Bu hafta tesadüfen bir cenazede Fethullah Gülen cemaatine yakın Gazeteciler ve Yazarlar Vakfı’ndan Erkam Tufan’a rastladım. Ersanlı, başörtüsü ve sivilleşme gibi konularda yıllardır demokrat tavır yakınmış biri olarak muhafazakâr camiada da takdir ediliyor. Tufan da Adalet Bakanlığı’ndan zar zor izin alıp Büşra Hoca’yı ziyaret etmiş. Moralinin iyi olduğunu söylüyor.
Ne garip memleket… Bir akademisyen tartışmalı bir operasyonla içeri atılıyor; medyada linç ediliyor; ardından herkes duruma isyan ediyor; Cumhurbaşkanı bile Ersanlı’yı soruyor; siyasi yelpazenin sağı da solu da ‘Olur mu!’ diyor ama bir giren bir daha kolay çıkamıyor…

“Masumiyet karinesi”nin tersten anlaşılmasına ilişkin yayımladığım çok eski tarihli olmayan bir yazıya şöyle başlamışım:

Bugüne kadar bu ülkede “masumiyet karinesi” kavramının tersten anlaşıldığına dair birkaç yazı yayımlamıştım. “Yeni gözaltılar” nedeniyle bu yöndeki kanaatim daha bir kuvvetlendi. Biliyorsunuz, bu karine “medeni” ülkelerin, yani “doğal durum”da yaşamayan dünyanın olmazsa olmazlarından birisidir. Bu dünyanın “a priori”si toplumu oluşturan bireylerin “masum” olduğunun ilanıdır.. Yani “Aksi ispat edilmedikçe herkes masumdur.” Çünkü “medeni” dünya tanımı gereği “masum olmayanlar”ın bir araya geldikleri dünya değildir. İnsanlar birbirlerinin “masum” olduklarını “a priori”, yani peşinen kabul ettikleri için “savaş”ın hakim olduğu “doğal durum”u terk etmiş ve medeni bir hayat tarzını benimsemişlerdir.
11/03/2012 Yeni Şafak Gazetesi – Kürşat Bumin

“Aksi ispat edilmedikçe her insan masumdur” ilkesinin tersinden okunması ise şöyledir: “Aksi ispat edilmedikçe hiç kimse masum değildir.” (!) Tersten okunan bu “ilke” de “doğal durum”un, “savaş”ın düsturudur.

Önceki gün Hazal Özvarış’ın Prof. Büşra Ersanlı ile (yazışma yoluyla) röportajını okurken “Masumiyet karinesinin tersten okunması”nının bir kere daha iyi bir örneği ile karşı karşıya olduğumuzu gördüm.

09/03/2012 Zeynep Oral – Cumhuriyet Gazetesi

TYS’NİN EMEKÇİ KADINLAR GÜNÜ BİLDİRİSİ PROF. BÜŞRA ERSANLI’DAN

Sevgili Okurlar,

Atina’yı yazmaya söz vermiştim, ama o biraz bekleyecek… Dünkü (8 Mart) gazetemiz beni öyle sevindirdi ki, bu coşkuyu sürdürmeye karar verdim. Önce bir girizgâh:

Bundan 10 yıl önce, 32 yıl kesintisiz çalıştığım Milliyet gazetesinden kovulduğumu internet aracılığıyla öğrendiğimde, günlerden 28 Şubat’tı… Aynı durumda üç kadın gazeteciydik: Duygu Asena, Nilgün Cerrahoğlu ve ben… 8 Mart’a birkaç gün kala meslektaşımız Şükran Soner’den bir telefon: Cumhuriyet gazetesi işini kaybetmiş kadın gazetecilere sayfalarını açacaktı… Bizleri görmeliydiniz! Sesimize, gözümüze, yüreğimize, zihnimize, tüm duygularımıza yeniden kavuşmuş gibiydik… Hiç unutmadım!

Bu yıl, “Cumhuriyet”in kadın çalışanları 8 Mart’ta, yazma olanağı ellerinden alınmış, malum nedenlerle işsiz kalmış, hapse tıkılmış kadın yazar ve gazetecilerden yazı istemeye karar verdik. Dün Ece Temelkuran’ın “Seni Bekliyor” başlıklı enfes yazısını okudunuz. Banu Güven, kadınlar günü nedeniyle çok yoğun; Nuray Mert, kararsızdı; Büşra Ersanlı, Ayşe Berktay, Zeynep Kuray’ın yazılarının elimize ulaşması ise hapishane koşulları nedeniyle biraz zaman alacak… Onları bekliyoruz:

08/03/2012 Büşra Ersanlı

Türkiye Yazarlar Sendikası’nın gelenekselleşen 8 Mart Emekçi Kadınlar Günü Bildirisi’ni bu yıl, altı aydır özgürlüğünden yoksun bir aydın yazdı.

8 MART BİLDİRİSİ / Prof Dr. Büşra Ersanlı

Yine, yeniden düşünüyoruz…

Doğuran kadın, emziren kadın, pişiren kadın, paylaştıran kadın, toplayan temizleyen kadın, hasta bakan, yaşlı bakan kadın, her şeyi zamanında yetiştiren kadın, onaran koruyan kadın, evdeki kayıtsız gizli emek üstüne tarlada da gizli emek veren kadın, fabrikada, okulda, iş yerinde düşük ücretle çalıştırılan kadın, biriktiren yine kadın ama…

07/03/2012 Hazal Özvarış-T24

128 gündür Bakırköy Kadın ve Çocuk Tutukevi’nde tutuklu bulunan Prof. Dr. Büşra Ersanlı ile mektup söyleşi:

İddianameyi beklerken 8 Mart Dünya Emekçi Kadınlar Günü’ne “Artık 5 koğuşa sığmıyoruz” dediği cezaevinde giren Prof. Ersanlı’nın t24.com.tr’ye verdiği cevapları birlikte okuyalım:

‘Canlı ve neşeliyim. Sebebi çok basit…’

– Sizinle görüşenler, “canlı ve neşeli” olduğunuzu dile getiriyor. Nasılsınız? Cezaevi günleriniz nasıl geçiyor?

Evet, canlı ve neşeliyim. Sebebi çok basit: Mağduriyet pozisyonunu sevmem. Düşünceli ve üzgün görüntü bazılarını üzer, bazılarını sevindirir. Beni sevenleri üzmek istemem, bana haksızlık yapanları da sevindirmek istemem. Çaresizlik hissi insanın çalışmasını ve eğlenmesini, hayattan zevk almasını önler. Benim direniş üslubum sürekli çaresizlikten uzak durmaktır.

Cezaevinde okuyorum, yazıyorum. Dışarıda okuma fırsatı bulamadıklarımı öncelikle okuyorum. Burada 28 kişiyiz. Haftada 2 gün siyaset bilimi dersleri veriyorum: Türkiye’de Siyasal Kültür, Siyasal Sistem ve Kadın, Siyasal İdeolojiLER…

22/02/2012 Ömer Şahin – Radikal


5 ciddi hata yaptılar
Özel yetkili savcılarla ilgili hükümetin rahatsız olduğu olayları aynı isim şöyle açıkladı: ”Kanser hastası olan Türkân Saylan’ın evinin aranması, gazeteci Nedim Şener, Ahmet Şık’ın tutuklanması daha da önemlisi henüz yayımlanmamış kitaptan dolayı yayınevi ve gazeteye baskın yapılması, KCK Operasyonları’nda Prof.Dr.Büşra Ersanlı ve Ragıp Zarakolu’nun tutuklanması, Eski Genelkurmay Başkanı İlker Başbuğ’un tutuklanması ve son olarak da MİT Müsteşarı Hakan Fidan ve Oslo Süreci’ne katılan MİT’çilerin ifadeye çağrılması”. Hükümet çevrelerinde, Saylan ile Şık-Nedim Şener ve Büşra Ersanlı-Ragıp Zarakolu tutuklamalarının dünyada, İlker Başbuğ ve Hakan Fidan kararlarının da içerde sıkıntı doğurduğu görüşü yüksek sesle dile getiriliyor.
Ankara kulislerinde, özel yetkili mahkeme ve savcıların geleceğine ilişkin farklı senaryolar söyleniyor. Bu sistemin sürekli olmayacağı bilinse de ömrünün ne kadar olacağına ilişkin farklı görüşler var…

17/02/2012 Koray Çalışkan – Radikal


Üniversitelerin, özgür araştırma ve eğitimin önünde ciddi sorunlar var. GİT Türkiye’den Ahmet İnsel’in deyişiyle üniversitenin başına örülmüş bir MGK olan YÖK’ün anti-demokratik üniversite dünyasını kurması ve tamir etmesi en büyük sorun. Üniversite bileşenlerinin iradesini by-pass etmek için tasarlanmış bol yetkili rektörlükler ve atadıkları dekanlar soruşturmalar vasıtasıyla üniversitelerde bir denetim ve disiplin mekanizması kurmuş durumda.
Bu mekanizma keyfi disiplin soruşturmalarıyla öğrencileri sindirmeye çalışıyor. Aynı şekilde bu mekanizmayı sorgulayan, tepeden inmeci YÖK düzenini eleştiren öğretim elemanları da soruşturmalardan nasibini alıyor. Şu anda yüzlerce öğretim elemanı ve öğrenci fikir ve siyasi suç kapsamına giren ya da başka sudan nedenlerle açılan soruşturmalarla baskı görüyor. Durum o kadar vahim ki, GİT toplantısında katılmak dahi bir rektör ya da dekan tarafından soruşturma nedeni olabiliyor. Çünkü üniversitelerde kurulan otoriter mekanizmanın işlemesini kitaptan silah, şiirden terör suçu yaratan siyasi iktidar özendiriyor. Bu nedenle GİT’in kurucularına göre mesele yapısal.
Hayatını barış aktivizmine ve şiddet karşıtlığına adamış akademisyen Prof. Dr. Büşra Ersanlı’nın tutuklanması GİT Türkiye’nin basın bildirisini okuyan Doç. Dr. Zeynep Gambetti’ye göre bardağı taşıran son damla…

17/02/2012 Radikal Gazetesi – Koray Çalışkan

Ersanlı bir kişi mi?
Büşra Ersanlı’nın tutuklanması birbirinden bağımsız olarak iki farklı baskı mekanizmasının artık beraber çalışmaya başladığını en doğrudan gösteren örnek. İlk mekanizma üniversitelerin soruşturmalarla öğrenciler ve öğretim üyeleri üzerinde baskı kurması. İkinci mekanizma savcıların soruşturmalarla ülkedeki siyasi özgürlüğü sınırlandırması. Büşra Ersanlı örneği bu iki mekanizmanın birbirine geçtiğinin göstergesi.
GİT Türkiye olan bitenin artık takipçisi olacak. Kaç öğretim üyesi hangi nedenle soruşturuluyor? Kaç öğrenci soruşturma geçiriyor? Sonuçları ne? Yıllar itibariyle bu ne kadar artıyor? GİT’in yaptığı aslında İnsan Hakları İzleme Komitesi’nin yaptığı gibi bir izleme görevi yapmak.
Mütevazı gibi görünen bir iş. Ama değil. Çünkü ülkenin yaratıcı enerjisinin dinamosu üniversitelerin görülmemiş bir kadrolaşmayla büyük değer ve statü kaybettiği bir dönemden geçerken memleket için atılan bence en hayırlı adımlardan biri. GİT Türkiye’ye ulaşmak isterseniz: http://gitturkiye.com …