08/02/2012
Eğitim Sen İstanbul Üniversiteler Şubesi ‘KCK’ adı altında düzenlenen operasyonlarda gözaltına alınan ve ardından tutuklanan Prof. Dr. Büşra Ersanlı ve yayıncı-yazar Ragıp Zarakolu’nun tutuklanışının 100. gününde eylem yaptı…
08/02/2012
Eğitim Sen İstanbul Üniversiteler Şubesi ‘KCK’ adı altında düzenlenen operasyonlarda gözaltına alınan ve ardından tutuklanan Prof. Dr. Büşra Ersanlı ve yayıncı-yazar Ragıp Zarakolu’nun tutuklanışının 100. gününde eylem yaptı…
“Basın Açıklaması”
08 Şubat 2012
Saat: 12:30
Beşiktaş
Ağı Ceza Mahkemesi Önü
Eğitimsen/Kesk
30/01/2012 Ahu Özyurt – CNN Türk
Prof. Dr. Büşra Ersanlı ile artık Ka-Der Arkadaşıyız. Pazar günü 8. Olagan Genel Kurulu yapılan Kadın Adayları Destekleme Derneği, KA-DER’de onunla birlikte Danışma Kurulu’na seçilmenin heyecanı ile yazıyorum bunları.
Daha önce tanışmamış olmak ne gam… Cumartesi günü yeniden Genel Başkan seçilen Sayın Çiğdem Aydın bizi biraraya getirdi. Kadın Hakları Avukatı Vildan Yirmibeşoğlu da ondan son haberleri ulaştırdı.
İşte yazıyorum.
Prof. Dr. Ersanlı’yı cezaevinde ziyaret eden Vildan’ın gözlemleri çarpıcı. Prof. Ersanlı’ya saygıdan ayrı bir oda verilmiş ama Kadın Ceza ve Tutukevinde her bir hücrede 26 kadın birarada kalıyor.
Kadın tutuklular arasında dermatolojik ve kulak-burun-boğaz hastalıkları yaygın.
Yemekler klasik sorun. Prof. Ersanlı da içerideki kadınların yeterince protein alamadığın, pilav makarnayı ara ara peynir ve salata ile desteklemeye çalıştıklarını söylemiş.
Ve bir de cezalı konumuz.
AİHM’de defalarca mahkum olmamıza rağmen, bazı kadın tutuklu ve mahkumların (onların da belli ki ayrı bir kategorisi oluşmuş) doktor muayenesine HALA VE İNATLA JANDARMA’NIN DA GİRDİĞİNİ öğreniyoruz Büşra Hoca’dan…
24/01/2012 Radikal Gazetesi – Koray Çalışkan
“Büşra Hoca biraz içerlemiş gibi. Yıllarca emek verdiği üniversitesinin rektörünün bir aramadığını, 30 yıl emek verdiği akademinin durumu kanıksadığını düşünüyor. Böyle söylemedi tabii, insan söylemediklerinden anlıyor.”
Cuma günü Bakırköy Kadın ve Çocuk Tutukevi’ndeydim. Büşra Ersanlı’yı bir ay sonra tekrar görmeye gittim. İlk gittiğimde kimse tanımamıştı. Bu sefer avluya girer girmez üzerimdeki gözleri hissettim. Beraber gittiğim bir tanıdık jandarmadan duymuş: “Gazeteci var, dikkatli olun.”
Tepeden tırnağa arandık yine. Kapalı görüş olduğu halde ziyaretçilerin kalem kâğıt sokmasına izin vermiyorlar. Benimkileri almadılar. Görmezlikten mi geldiler, incelik mi yaptılar bilemiyorum. Girer girmez avluda Atatürk’ün bir vecizesi: “Ey Kahraman Türk kadını! Sen yerlerde sürünmeye değil omuzlar üzerinde yükselmeye layıksın!” Geçen sefer çok uğraşmıştım, ama kısacık bu iki cümle bir türlü aklımda kalmamıştı. Derin ironi bazen insanı sersemletir.
İçeri hızlıca girdik. İçerisi yine pırıl pırıl, hatta sakin. Arandıktan sonra retina okuma bölümüne alındık. Makineye gözlerimi okutmama yardımcı olan cezaevi çalışanı “Geçen yazmışsınız gazetede” dedi. “Beğendiniz mi?” diye sordum. Muzipçe gülümsedi ve başıyla “Evet” dedi…
06/12/2012 Zeynep Oral – Cumhuriyet Gazetesi
Sevgili Okurlar;
2012’nin bu ilk haftasında sizlerle bir mektubu paylaşmak istiyorum: KA-DER’li arkadaşlarının halen hapiste bulunan Prof. Büşra Ersanlı’ya yazdıkları mektup…
Şimdi söz, her satırı üzerine düşünmemiz gereken mektupta:
Sevgili Büşra,
Yeni yılın kutlu ve özgür olsun. Dileriz 2012’de, çok yakın bir günde, Beyoğlu’nda eskiden yaptığımız gibi akşamüstü bir çay içip gündemi kadınca değerlendirebiliriz. Seni, zihin açan öğretici sohbetlerini, esprili dilini özledik.
Nasılsın? Umarız sağlığın iyidir. Gönderdiğimiz kitapları aldığını öğrendik, sevindik. Orada sana geçtik bilgisayarı, daktilo bile verilmemesine ise çok üzüldük. Nazım Hikmet’in bile hapishanedeyken daktilosu vardı. Senden ve düşüncelerinden bu kadar korkulması doğrusu komik. Seninle neredeyse 10 yıldır tanışırız, birlikte dünya kadar çalışma yaptık, hiç birimiz ve çalışmalarımıza katılan kimse senden korkmadı. Yıllarca yetiştirdiğin yüzlerce öğrenci gibi biz kadın hakları savunucuları da seni, bize verdiğin emeği çok sevdik…
06/01/2012 Hasan Cemal – Milliyet Gazetesi
Hapishaneden mektup var!
“Her şeye rağmen insanlığı insan kurdundan korumak için, insan kurdunun ağzını bağlamayı çok isterdim. Eğer bilseydim, bugün de, o çocukluğumdaki gibi güven ve huzur içinde yatacaktım. Belki de umudun melekleri biliyordur, insan kurdunun ağzını bağlamayı…”
Üstünde bir damga: “GÖRÜLDÜ. Ceza İnfaz Kurumu Mektup Okuma Komisyonu.”
Hapishaneden bir mektup.
Büşra Ersanlı’dan.
KCK tutuklusu arkadaşım.
26 Aralık 2011 tarihli mektup Merhaba Hasan diye başlıyor:
01/12/2012 Toplumsal Tarih Dergisi
Bizler, hocamız Büşra Ersanlı’nın çok geniş bir yelpazede çalıştığı ve ürettiği gerçeğini unutmadan, bu yazıda kendi çalışma alanlarımızla sınırlı kalarak, Ersanlı’nın bu alanlarda yaptığı teorik ve pratik katkıları değerlendirerek ona öğrencileri, genç meslektaşları ve bölüm arkadaşları olarak teşekkür etmek istiyoruz.
Büşra Hoca’nın bugüne kadar olduğu gibi bundan sonra da sosyal bilimlerin çeşitli alanlarına yapacağı katkıları ve aktivist kimliğiyle toplumsal vicdanımızı harekete geçireceğine ve demokrasi arayışımızı kavi kılacağına inanıyoruz…
Marmara Üniversitesi Siyaset Bilimi ve Uluslararası İlişkiler Bölümü öğretim üyesi ve eski bölüm başkanı Profesör Dr. Büşra Ersanlı, Türkiye, Balkanlar ve Avrasya dünyası üzerine yaptığı çok sayıda çalışmayla Türkiye’de ve uluslararası akademik çevrelerde tanınan saygın bir bilim insanıdır. Siyaset biliminden uluslararası ilişkilere, toplumsal cinsiyet çalışmalarından tarih yazımına, milliyetçilik ve kimlik meselelerinden toplumsal hareketlere uzanan çok geniş bir alanda üretim yapan Ersanlı, her zaman disiplinler arası bir yaklaşımı tercih etmiştir. Ersanlı bir akademisyen olarak çalıştığı alanların gelişmesine öncü çalışmalarıyla katkıda bulunmanın yanı sıra, yetiştirdiği onlarca yüksek lisans ve doktora öğrencisi ile çalıştığı alanlara dinamizm getirmiş, çeşitli üniversitelerde verdiği derslerle genç öğrencilerin demokrasi ve toplumsal adalet ekseninde yurttaşlık bilinci edinmelerine katkıda bulunmuştur.
12/12/2011 – Emel Anıl / Daily News
Büşra Ersanlı, under arrest in the Bakırköy Prison for Women and Juveniles, is the younger sister of my dear friend Sırma. Over the years, my image of Büşra as the “little sister” has come to define her, in my perception, as forever young. And young she remains, no matter her biological age, working harder than most people I know. Even when she goes on vacation to her modest rental house in Datça, Büşra is at her desk most of the time, surrounded by books and pages of relevant articles, bent over her computer. They took her into custody there under charges that still remain mysterious to all her friends, students and colleagues.
Büşra is one of those rare people who attack with missionary zeal the injustices they see around them without seeking any personal gain. She believes in the perfectibility of the human race and, thereby, the socio/political system. Some of us may consider this attitude naive. Yet, even the most cynical among us need to admit that a lot of human progress has been possible as a result of the strivings of such people against all odds…
12/12/2011 – Aslı Aydıntaşbaş / Milliyet Gazetesi
Türkiye’nin Avrupa’daki destekçilerinden AB Parlamento Komisyon Başkanı Flautre, KCK operasyonunda gözaltına alınan Prof. Ersanlı’yı hapishanede ziyaret etti. Flautre tutuklamaların parlamentonun raporuna yansıyacağını söylüyor.
Hani Avrupa’da ara sıra demeç veren, mühim olduğunu bildiğimiz, ama isimlerini bir türlü tam ezberleyemediğimiz bir dizi siyasetçi var ya?
Helene Flautre onlardan biri değil.
Fransız parlamenter, Türkiye-AB Parlamento Komisyonu Başkanı; yani tanım itibariyle Avrupa Parlamentosu’ndaki işi, gücü “Türkiye meselesi” olan biri. Ankara için kritik bir isim.
Bu yüzden de Fransız vekilin kısa İstanbul gezisinde Cumartesi gününü Boğaz’da lüfer ve kış güneşinin tadını çıkarmak yerine Bakırköy’deki Kadın ve Çocuk Tutukevi’ni ziyaret ederek harcamayı seçmiş olması, başlı başına not edilmesi gereken bir durum.
‘İtibarımı iade etsinler’
Helene Flautre’ın Bakırköy’de ziyaret ettiği, KCK davasından tutuklanan Marmara Üniversitesi profesörü Büşra Ersanlı. Hapishanenin kütüphane sinde gerçekleşen görüşmede, Ersanlı Fransız parlamentere sormuş: “Ben bir akademisyenim. Burada ne işim var?”
Görüşmenin detaylarını, dün doğrudan Flautre’dan dinliyoruz. Ersanlı’nın moralsiz olmadığını, bol bol okuduğunu ve bilgisayarı olmadığı için her gün gelen yığınla mektuba el yazısıyla cevap vermeye çalıştığını anlatıyor.
Ersanlı Avrupalı vekile “yorgun” olmadığını ancak karşı karşıya kaldığım suçlamalardan “utandığını” anlatmış: “Bana itibarımı iade etmelerini istiyorum. Beni ille de PKK’yla ilişkilendirmek istiyorlar. Oysa ben PKK’lı olamam çünkü şiddete karşı biriyim.”
11/12/2011 – Zeynep Oral / Cumhuriyet Gazetesi
…
Eve gelirsin. Evde postanda bir mektup bulursun. Bakırköy Kadın ve Çocuk Tutukevi’nden. Benim canım “küçük Büşra’dan”, yani Prof. Büşra Ersanlı’dan… Üzeri Adalet Bakanlığı’ndan okundu ve sakıncası yoktur damgalı…
Yutarak okursun, içeriye dair haberleri:
“Yaşça en büyük benim… Çoğunluk 19-25 yaş arası… Mesleki açıdan da bayağı zenginiz: Birkaç emekçi, tekstil, bilgisayar, jimnastik hocası, aynı zamanda güzellik uzmanı, bir matematikçi ve birçok öğrenci: Güzel sanatlardan, biyoloji ve kamu yönetiminden…”
Herkesin ne çok okuduğunu; dil öğrendiklerini, eğitim yaptıklarını, yemeklerin kâh iyi kâh kötü olduğunu; kaloriferin havasını alacak anahtarı bir verseler daha iyi ısınabileceklerini… Ve mektubun sonunda “En çok neyi özlüyorsun?” sorusuna Büşra’nın verdiği yanıtı okursun…
“Hiç düşünmeden ‘Onur’ dedim. Evet en çok onurun, onurumun, onurumuzun iadesini istiyorum. Zaten özgürlük onurla birlikte yaşar. ‘Binlerce profesörden biri’ dediler ya bana, keşke öyle olsaydı. Türkiye’de özgür ve bilimsel araştırmaya çok imkân sağlansaydı da binlercesinden biri olsaydım. Ama gerçek şu ki, iyi yetişmiş, özgür düşünmeye alışmış insan çok az.”
O an, ah işte dersin, aradığım buydu! Ülkemde kimilerinin insanlık onuru yok sayılıyorsa, benimki de çiğneniyor demektir!
Haklısın Büşra, dersin kendi kendine “Özgürlük, onurla birlikte yaşar!”…
İçerde olmak değildir onursuzluk… Adaletsizliğe, haksızlığa, baskıya, zulme göz yummak, yaşananı yok saymak, susmak onursuzluktur. Onursuz insan asla özgür olamaz!
Verdiğin ders için bir kez daha teşekkürler sevgili Büşra!