Vakit Geldi…

“Aslolan mekânmış Gülseren” dedi Büşra.  “Sekiz aydır 25 kişi ile bir mekânı paylaşınca benim gibi yalnız yaşayan bir kadın için zaman mı mekân mı sorusunun cevabının mekân olduğunu anladım.”  Gözlerinde hâlâ olup biteni anlayamamanın şaşkınlığı, kızgınlık, kırgınlık ve isyanı hissediyorum. Gözlerine daha fazla bakamıyorum. İçime işliyor. Herhalde o da benim gözlerimde hiç birşey yapamamanın utancını, sıkıntısını hissediyordur. Heyecanımı gizleyemiyorum.

Bir ay önce Adalet Bakanlığı’ndan özel izin istedim, Büşra’yı Bakırköy cezaevinde ziyaret edebilmek için. İznim 12 Haziran için geldi. Büyük bir heyecan ile gittiğim cezaevinde hapishane müdürü odasına çağırdı. Beni geçen yıl mahkumlar ile yaptığım buluşmadan hatırlıyor. Hepsi cin gibi olan kadınlara “asıl suçlu siz değilsiniz, sizin burada olmanıza neden olan zihniyet” dediğimde müdahale etmiş, siyaset yapmamam konusunda beni uyarmıştı. Müdüre sordum Büşra’ya iyi bakıp bakmadıklarını. “Bizim için bütün kadınlar birdir, onlar bize emanet” dedi.  Ama Büşra boşuna sekiz aydır burada diyemedim. Aynı durumda olan yüzlerde kadın ordayken tümüne sahip çıkmak gereğini ve sorumluluğunu düşündüm. Müdür Bey, Büşra’yı kütüphaneye götürmelerini söyledi. Kahve, çay servisi eşliğinde bir saatten fazla konuştuk. Gördüğüm bütün görevli kadınlar Büşra’ya saygı ve sempati ile bakıyor, yarın çıkacak bir misafir gibi ağırlıyordu.

Büşra elinde Tesev’in  ‘Yeni Anayasa Yerel ve Bölgesel Yönetim Önerileri Raporu’  ile geldi. Bu rapora verdiği katkı için topladığı dökümanları iddianamede nasıl aleyhine kullandıklarını söylüyor. Seyahatlerini ve bir dolu anlamsız iddiaları. “Tek başına bir kadın olduğum için geldi bu başıma diyor,”  Kemal Kılıçdaroğlu’nun  Başbakan’a gidişini sevinçle karşıladığını, BDP ile de iletişimi sürdürmesi gerektiği mesajını kendisine iletmemi istiyor. Radikal’in sürdürdüğü  ‘Akil İnsanlar’ gurubunda kendi adının geçtiğini ve biz kadınların onu destekleyerek onun kamuoyu gündeminde tutmamızın faydalı olacağını söylüyor. Hakkı olan dayanışmayı bizden beklediğini söylüyor. Nedim ve Ahmet için yapılanların bir kısmını bile yapmıyoruz Büşra için, utanıyorum. “Biz meğer tatlı su aktivistiymişiz, gerçeklerin acılığı ile şimdi yüzleştim” diyerek kendi ile bir hesaplaşma yapıyor. Beni de içine çekiyor hesaplaşmasının.
“Tatlısu aktivisti kimdir?” diye soruyorum kendime…  Ben olabilirim ama Büşra kesinlikle değildir. Büşra’nın seçtiği yoli çok az kişinin göze alabildiği bir yoldu. yahatlerini ve bir dolu anlamsız iddiaları. “Tek başına bir kadın olduğum için geldi bu başıma” diyor, Kemal Kılıçdaroğlu’nun Başbakan’a gidişini sevinçle karşıladığını, BDP ile de iletişimi sürdürmesi gerektiği mesajını kendisine iletmemi istiyor. Radikal’in sürdürdüğü ‘Akil İnsanlar’ gurubunda kendi adının geçtiğini ve biz kadınların onu destekleyerek onun kamuoyu gündeminde tutmamızın faydalı olacağını söylüyor. Hakkı olan dayanışmayı bizden beklediğini söylüyor. Nedim ve Ahmet için yapılanların bir kısmını bile yapmıyoruz Büşra için, utanıyorum. “Biz meğer tatlısu aktivistiymişiz, gerçeklerin acılığı ile şimdi yüzleştim” diyerek kendi ile bir hesaplaşma yapıyor. Beni de içine çekiyor hesaplaşmasının.

O,  ‘Kürt’ olmamasına rağmen, Kürt kardeşleri ile kimlik mücadelesini omuz omuza, gönül vererek yaptı. Biz dışardan devleti göreve çağırmaktan başka birşey yapamazken, Büşra siyasi çözümün yollarını oluşturmak üzere çalıştı. BDP de PM üyesi oldu, anayasa komisyonunda çalıştı. Kürt sorununa kürt mücedelesinin tam ortasından bakabildi. Eğer bir ‘akil insan’ aranıyor ise o da hiç kuşkusuz Büşra Ersanlı’dır. Büşra çözümün ta kendisidir.

Bir saat nasıl geçti anlamadan gitme zamanımın geldiğini Büşra bize bakan görevlinin gözlerinden anladı. Koridora çıktık. Büşra ile öpüştük. O arkasına hiç bakmadan demir parmaklıklı kapıya yöneldi. Kapıyı arkalarından kapayana kadar bakakaldım. Büşra geri dönüp baksa, biri bana dokunsa hüngür hüngür ağlayacaktım. Boğazıma oturan kocaman bir düğüm ile koşar adım yürüdüm özgürlüğe, güneşe, temiz havaya, yanlızlığa.

Hapishane müdürü beni bu sefer uğurlamaya çıkmıştı. Kadın mahkumlara bir etkinlik yapmamızı istedi. Yanımda sürekli gelen görevli kadın hemen atıldı “Yaşam sevinci  üzerine birşey yapın, buradaki kadınların gün geçtikçe yaşam sevinçleri azalıyor” dedi…

 

Sevgili Dostlar,

Büşra’ya ve içerdeki tüm diğer kadınlara ‘yaşam sevinci’ götürmemiz bekleniyor.

Umudu ve heyecanı yaşatmamız gerekiyor.

Daha özgür ve ‘yaşam sevinci’ olan bir dünya yaratmak üzere bir araya gelme vakti gelmedi mi?

Sevgilerimle,

Gülseren Onanç